.
.
.
.
Osmanlı Minyatür Sanatı
Banu
Mahir
Kabalcı
Yayınları 2004 İstanbul
F.
Banu Mahir, 1956 İstanbul
Avrupa
Sanatı, Türk-İslam Sanatı ve Bizans Sanatı sertifikaları bulunuyor. Lisans:
Osmanlı Minyatür Sanatında Abdullah Buharî'nin Yeri; Doktora: Osmanlı Resim
Sanatında Saz Üslûbu. Topkapı Sarayı Müzesi'nde araştırmacı olarak çalışıyor.
15
Genel
bir tanımlamayla yazma eserlerde anlatılan olayları görselleştirmek üzere
yapılan kitap resimlerine minyatür denilmektedir.
Lat.
miniare; İt. miniatura; Fra. miniature; Osm. tasvir veya nakış
Renkler
üst üste sürüldüğünden birbirleriyle karışmaması için önce taze yumurta sarısı,
sonra suda eritilmiş tutkal, tutkalın içinde de bir damla pekmez ya da iki
damla üzüm suyu...
Minyatür
yapımına uygun fırçalar, üç aylık beyaz kedi yavrusunun gıdı tüyünden yapılmış
çok ince kıllı fırçalardır. Kâğıtlar ise yumurtalı veya aharlı kâğıtlardır.
Yumurtalı kâğıtlar, yumurta akıyla bir miktar şapın sıvılaşıncaya kadar bir
fincan içinde karıştırılıp kâğıda sürülmesi ve kuruduktan sonra kuru ceviz veya
ıhlamur ağacından çukur bir tahta üzerinde mühürlenmesiyle elde edilir.
Mühürlenmiş, yani parlatılmış kâğıda yapılan minyatür daha parlak görülür.
Aharlı kâğıtlar içinse şekersiz nişasta içeren boza kıvamında bir karışım
kullanılır., bu karışım kâğıda sürüldükten sonra kurumaya bırakılır ve sonra
kâğıt mühürlenerek işlem tamamlanır.
Minyatürde
işlenecek konu, eskiz olarak çok ince kıllı fırçalarla kiremit rengi boya veya
sepya mürekkebiyle kâğıda çizilir. Boyama işleminde önce altın sürülür sonra
diğer renklere geçilir.
16
İslam
kültüründe anıtsal resim sanatı yalnızca Emevîler döneminde, VII. ve VIII.
yüzyıllar arasında var olabilmiştir. Bu dönemde fethedilen yeni topraklardaki
kadim kültürlerin yüzyıllar boyunca kökleşmiş resim gelenekleriyle temasa
geçilmiş, bunun sonucunda da Kubbetü's-Sahra (691), Şam Emevîye Camii
(705-721), Kusayr-ı Amrâ (711-715) ve Kasru'l Hayri'l Garbi (728) gibi dini ve
sivil yapıların duvarlarına Geç Helenistik ve Sasanî sanat geleneklerinin
etkisini yansıtan natüralist tarzda resimler ve mozaikler yapılmıştır.
(IX.
yüzyılda) Kur'an-ı Kerim'de resmi yasaklayan kesin bir buyruk olmamasına rağmen
bazı hadisler kıyamet günü geldiğinde canlı varlıkların resimlerini yapanlardan
hesap sorulacağı ve onların cezalandırılacağı şeklinde yorumlanmış, yaratılmış
varlıkların benzerlerini tasvir etmek bir anlamda Allah'ı taklit etmek
sayılmıştır. ... Abbasiler döneminden itibaren kitap resimlemeye başlanmasının
sebebi, resim yasağıyla çelişmeyen bir İslam düşüncesinin oluşmasına bağlanır.
(aydın çevreler ve İslam mistikleri, Yunan düşünürleri Plato'nun idealar
teorisi ve Plotinus'un panteist ışık metafiziği ile tanışmaları, resim
sanatının kitaplar içinde yeni bir hayat bulmasında etkili olduğu belirtilir).
Bununla
birlikte Geç Abbasîler döneminde toplumdaki iktisadi yapının değişmesiyle
birlikte ortaya çıkan yeni zengin ve tüccar sınıfı, resimli kitap üretiminin
artışında etkin rol oynamıştır. ... Abbasi döneminde filizlenen bu gelişmenin
günümüze ulaşan en erken örnekleri XI. yüzyıla aittir.
17
Osmanlı
döneminde kitap sanatının icra edildiği atölyelere nakkaşhane adı
verilmekteydi. Bu atölyeler, XIV. yüzyıldan itibaren İran ve Hindistan'da
kurulan Müslüman devletlerde sanat koruyuculuğunu da üstlenmiş hükümdarların
desteğiyle faaliyet gösteren ve aynı zamanda sanatçıların eğitildiği kutub-hâne
denilen atölyelerin işlevini üstleniyordu. XIV. yüzyılda İlhanlı Veziri
Reşiddedin'in Tebriz yakınlarında kurduğu Rab-i Reşîdî kentinde sanat
atölyelerinin varolduğu anlaşılmıştır. 1420'li yıllarda Timurlu hâkimiyetindeki
Herat'ta Baysungur Mirza'nın himayesinde etkin olan ve kutub-hâne adını taşıyan
bir sanat atölyesinin varlığını kanıtlayan bir belge mevcuttur.
18
Nakkaşlar
Osmanlı sarayı için çalışan sanatçılar ve zanaatkârlar teşkilatı olan ehl-i
hiref içinde şüphesiz en önemli bölüğü oluşturuyorlardı. Nakkaşlar yazma
eserlerin bezenmesi (müzehhiplik), resimlenmesi (musavvirlik), metinleri
sınırlayan cetvellerin çekilmesi (cetvelkeşlik) ve boyaların hazırlanması
(renkzenlik) gibi kitap sanatlarıyla ilgili işlerin dışında; kalem işi ya da
çini desenleri gibi mimari süslemelerin tasarlanması; ahşap ve mukavvadan
yapılan küçük sandıkların bezenmesi; çadır, otağ, halı ve kumaş gibi
dokumalarda kullanılan desenlerin hazırlanmasından da sorumluydular.
19
Yazma
eserleri hazırlayan sanatçıların atölyeleri... Ayasofya'nın karşısında yer alan
ve eski bir Bizans kilisesi olan Arslanhanenin üst katları ... bunun dışında
Atmeydanında bulunan bir Hassa Nakkaşhanesi
XVII.
yüzyılda yazılmış Evliya Çelebi Seyahatnâme'sinde de Arslanhane'nin üst
katlarındaki hücreler ve yüz dükkânda çalışanlar ile evlerinde çalışan bin
nakkaştan söz edilir.
21
Nakkaşlar
tek yaprak minyatürler de yapmışlardır: Murakkalar içerisinde korunarak
günümüze kadar ulaşabilen bu minyatürlerin bazıları tarihi konulu bir eser için
hazırlanmış ön çalışmalar olabildiği gibi bazıları da tek bir kişinin,
genellikle de padişahın ya da şehzadenin tasvir edildiği resimlerdir.
Bunların
dışında nakkaşlara ait mürekkep resimleri de bulunur. Bu resimlerin büyük
bölümünü aharlı kâğıtlar üzerine siyah mürekkep, sulandırılmış renkli mürekkep,
altın veya gümüşle çalıştıkları Saz Üslûbu'ndaki resimler oluşturur. İslam
kitap sanatında XIV. yüzyılın ilk yarısından itibaren yapıldığı anlaşılan, kalem-i
siyahi resim geleneğinin devamı sayılan ve saz üslubundaki resimlere konu olan
motifler ve efsanevi mahluklar ormana özgü unsurlardır.
Saz
sözcüğü, özellikle Dede Korkut Hikayeleri'nde 'orman' anlamında kullanılmış ve
bu sözcük XIV. yüzyıl Türkçesinde "vahşi hayvanların yatağı, balta
girmemiş sık ve gür orman" olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple aslan, fil,
panter, maymun, tavşan ve geyik gibi hayvanların; sivri uçlu hançerî yapraklar
arasında ejderha, zümrüdü anka, chi-lin gibi efsanevi yaratıkların; peri gibi
doğa üstü varlıkların; atlı avcıların ve hatayi denilen çeşitli stilize
çiçeklerin betimlemelerinin bulunduğu bu tarz çalışmalar Dede Korkut
Hikayelerinde geçen "orman" anlamındaki saz ile ilişkilendirilerek
Osmanlı kaynaklarına "saz işlemek" veya "saz yazmak" olarak
kaydedilmiştir.
22
Ressam
Şah Kulu'nun Osmanlı topraklarına taşıdığı bu resim geleneğinin, aslında XIV.
ve XVI. yüzyıllar arasında İran'da yaşayan Celâyirli, Timurlu, Safevî ve
Türkmen sanatçıların yaptığı mürekkep resimlerinde gerek teknik gerek
ikonografik bakımdan ön örnekleri bulunmaktadır.
Ressam
Şah Kulu dışında Veli Can, Mustafa bin Mehmed ve Kemal gibi sanatçılar
tarafından saz üslubunda resimlerin yapılmış olması Osmanlı nakkaşhanesinin
özel çalışmaları arasında bu üslupta yapılmış eserlerin ayrıcalıklı bir yeri
olduklarını göstermektedir.
23
XIX.
yüzyıla gelindiğinde saz sözcüğü, sadece dönemin bezeme üslubunun iri kıvrık,
barok yaprakları için kullanılmıştır.
Osmanlı
nakkaşhanesinin mürekkep resimleri arasında tek veya çift figürlü tasvirlere de
rastlanır. XVI. yüzyılın son çeyreğinde saz üslubunda resimler de yapan
Tebriz'den gelme Veli Can'ın yapmaya başladığı bu tarz çalışmalar XVII. yüzyıl
başlarından itibaren minyatür geleneğinde de yapılmış ve murakkalar içinde toplanmıştır.
24
...
XVI. yüzyılda Osmanlı vezirlerinin sanat hamiliğinin giderek güç kazanması...
Kitap sanatını gözetenler arasında II. Selim ve
III. Murad dönemlerinde nakkaşların çalışmalarını yönlendirecek
girişimlerde bulunan Sokullu Mehmet Paşa'nın başı çektiği bilinir.
Sokullu
Mehmet Paşa, Şehnâmeci Seyyid Lokman'ın şehnâme tarzında yazdığı Şehnâme-i
Selim Han adlı eserin resimlendirilmesi işini Nakkaş Osman'a veren kişidir.
Ayrıca Osmanlı minyatüründe dizi padişah portreciliğinin başlatılmasında etkin
rol oynayan kişi yine Sokullu Mehmed Paşa olmuştur.
25
III.
Murad'ın oğullarının 1582 yılında yapılan sünnet düğünü şenliklerini anlatan
Sûrnâme-i Hümâyûn adlı eseri kaleme alan İntizamî, bu eseri hazırlarken, III.
Murad'a yakın olan Dârüsaade ağası Mehmed Ağa ile Hazinedarbaşı Zeyrek Ağa'nın
büyük ölçüde yardımlarını görmüş, onların temin ettiği malzeme sayesinde
eserini tamamlayabilmiştir. Hatta eserin resimlendirilmesinden sorumlu olan
nakkaş Osman'ın yaptığı minyatürleri inceleyen Mehmed Ağa ve Zeyrek Ağa,
beğenmedikleri resimlerin tekrar yapılmasını istemişlerdir.
31
Türklerde
minyatür geleneğinin, Orta Asya'da Uygurlar (745-840; 840-1300) döneminde
ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşan bazı minyatürlü yaprak
parçaları, bu dönem kitap resminin şekillenişinde Manihaizmin etkili olduğunu
gösterir.
mani
dini
(Hoço
tapınak K buluntusu 8.-9. yüzyıl minyatür parçası) Uygurlu sanatçılar
tarafından yapılan bu resimlerdeki figürler, Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur
duvar resimlerinde de görüldüğü gibi uzun saçlı, dolgun yanaklı, ufak ağızlı,
ince uzun burunlu, hafif çekik badem gözlü ve kalem kaşlıdır.
İslam
sanatının bilinen ilk minyatürlü yazmaları XI. yüzyılın sonundan gelmekle
birlikte, Mısır'da Fayyum ve Fustat'ta bulunan ve Fatımi hanedanlığı dönemine
ait olduğu düşünülen bir takım resim parçaları X. ve XI. yüzyıllarda da kitap
ressamlığının varolduğunu kanıtlamaktadır.
32
Dioskorides'in
şifalı otlar hakkında yazdığı Materia Medica adlı eserinin Arapça çevirisi
Kitâb el-Haşâ'iş ile Pseudo Gallenos'un zehirlenmeler konulu eserinin Arapçası
olan Kitâb el-Tiryâk nüshaları dönemin en erken tarihli minyatürlerini içerir.
Antik kitaplardan kopya edilerek yapılan bu ilk tasvirlere Bizans resminin
etkileri yansımıştır. ... Eserin Musul'da hazırlandığı sanılan 1229 tarihli
nüshasında Bizans özellikleri taşıyan figürlerle antik geleneğe bağlı kalınarak
ışık-gölge yaklaşımıyla resmedilmiş bitki betimlemelerine ve iki boyutlu bitki
tasvirlerine rastlanır.
Kitâb
el-Tiryâk adlı eserin günümüze ulaşmış iki nüshasında bulunan bazı
minyatürlerde, Uygur fresklerindeki kompozisyon kurallarının yinelendiği
görülür.
takdim
minyatürü
Ptolome'nin
Almagest adlı astronomi kitabına dayanan
ve IX. yüzyıla ait Arapça bir eserin derlemesi olan Suvar el-kavâkıb es-sâbita
adlı yazmanın minyatürlerinde antik ikonografi, Selçuklu figür üslubu ve Asyaya
özgü fırça resmi geleneğiyle yeniden şekillendirilmiştir.
33
Beydaba'nın
Kelile ve Dimne'siyle Harirî'nin Makamât adlı eseri ... dönemin sosyal hayatını
ve bölgenin kozmopolit nüfusunu -Hıristiyan, Habeşî, yerli Arap ve Selçuklu
Türkü- belgeler nitelikte tasvirlere yer verilmiştir.
orjinali
X. yüzyıl Bağdat, Ebûl Ferec İsfahanî tarafından yirmi cilt halinde yazılmış
şarkılar kitabı Kitâb el-Aganî
Artuklular
Artuklu
Emiri Nasreddin Mahmud'un (1220-1222) emriyle, Diyarbakır'da saray mühendisi
Ebûlizz Ebûbekir İsmail bin er-Razzâz el-Cezerî tarafından yazılıp
resimlendirilen Kitâb fî Ma'rifet el-Hıyal el-Hendesiya'dır. Arşimed'in ve
diğer Yunanlı âlimlerin mekanik keşiflerini ele alan eserin bölümlerinde; su
saatleri, çeşitli içki kapları, fıskiye havuzlar, müzik aletleri, tulumbalar,
şifreli kilitler ve oymacılık ayrıntılar renkli çizimlerle
görselleştirilmiştir.
34
(Artuklu)
Sufî'nin 965 yılında yazdığı yıldız bilimi ve burçlarla ilgili Suvar el-kavâkıb
es-sâbita adlı kitabının 1135'te Mardin'de hazırlanmış kopyası... isyah
mürekkeple yapılmış, renklendirilmemiş.
Anadolu
Selçuklu resim sanatının en önemli örnekleri, Konya'da XIII. yüzyıl başlarında
Hoylu Abdülmümin bin Muhammed adlı nakkaş tarafından resimlendirilen Varka ve
Gülşah adlı eserde yer alır. ... metnin içerisinde yatay frizler halinde
yerleştirilmiş tasvirlerle öykünün tüm ayrıntıları verilmeye çalışılmıştır.
Kökleri Orta Asya Uygur resmine kadar uzanan bu resimler ...
Anadolu
Selçuklularından günümüze ulaşan son minyatürlü yazma Nasreddin Sivasî'nin
Tezkere'sidir. Eser üç bölümden oluşur: İlk bölümü astroloji ve sihirle
ilgilidir. Daka'îk ü'l-Hakâ'ik adlı ikinci bölüm 1271'de Aksaray'da
yazılmıştır. Eserin 1272'de Kayseri'de yazılmış üçüncü bölümüyse Mu'nis
ü'l-Havâid adını taşır... Tasvirlerinin ikonografyasında İç Asya etileri
görülürken, form diliyle Bizans sanatına yakınlık gösteren minyatürlere sahip
olması bu eseri ilginç kılar.
Bu
bilgiler ışığında, Diyarbakır yöresinde Artukluların ve Konya'da Selçukluların
himayesinde gelişen Anadolu minyatür sanatının ilk örneklerinin XII. ve XIII.
yüzyıllarda daha çok bilimsel eserlerde yer aldığını belirtmek mümkündür.
III. Osmanlı Minyatürünün
Gelişim Evreleri
Osmalılarda
tezhipli yazmaların hazırlandığı atölye faaliyetlerinin XV. yüzyılın ilk
yarısında Çelebi Mehmed, II. Murad ve devlet adamı Umur Bey'in koruyuculuğu
altında, Bursa'da yoğunluk kazandığını kanıtlayan örneklerin olmasına rağmen o
dönemden günümüze minyatürlü bir eser ulaşamamıştır.
başkent
Bursa'dan Edirne'ye...
Timurlu ve Türkmen Resim
Üslupları
XII.
yüzyıl sonuyla XIII, yüzyıl başlarında İslam minyatür sanatında oluşan yeni
Selçuklu sentezinin, XIV. yüzyılda Moğolların Orta Doğu'yu istilasının ardından
Asya etkileriyle zenginleştiği görülür. Bununla birlikte 1335'te Moğol
İmparatorluğunun tarihe karışmasıyla ortaya çıkan bağımsız hanedanların
koruyuculuğunda gelişen İslam kitap resmi hem Moğol dönemindeki İlhanlı
atölyelerinin üslubundan esinlenen hem de kendine özgü yenilikler taşıyan bir
karaktere bürünmüştür. Resimli yazma hazırlama faaliyeti bu dönemde Fars
bölgesindeki Şiraz kentinde yoğunluk kazanmıştır. Yüzyılın sonundan itibaren de
Celâyirlilerin hakimiyetindeki
Erken
Dönem Osmanlı Minyatürünün Biçimlendiği Kentler: Amasya ve Edirne
40
Bağdat
ve Tebriz'de, İslam kitap resimlerinin gelişeceği yönü tayin edecek bezemeci
bir üslup yaratılmıştır. Eski geleneklerle Moğol resim üslubunun sentezinden
doğan bu yeni bezemeci üslupta, yükseltilen ufuk çizgisi ve figür gruplarının
peyzaja nazaran küçük gösterilmesiyle çevreye kazandırılan öneme dikkat
çekilirken bu resimlerin en önemli özelliği mesafe gözetilmeksizin kullanılan
saf ve parlak renkler olmuştur.
XIV.
yüzyıl sonlarında, İran toprakları Çağatay Türklerinin bir kolundan gelen Timur
ordularının istilasıyla karşılaşmış bunun sonucunda İslam kitap resimleri XV.
yüzyıl boyunca önce Timurlu, daha sonra Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen
devletlerinin koruyuculuğunda gelişmiştir. Timurlu döneminde Şiraz, Yezd ve
Herat'ta; Karakoyunlular döneminde Şiraz, Yezd, Abarkuh ve Bağdat'ta;
Akkoyunlular dönemindeyse Şiraz ve Tebriz'de bezemeci ve kalıplara bağlı
minyatür üslubunda seçkin eserler hazırlanmıştır.
Timurlu
Şiraz minyatür üslubuyla resimlendirilen eserler, Nizamî ve Emir Hüsrev Dehlevî
gibi şairlerin şıirlerinden oluşan derlemelerdir. Küçük boyutlu olan bu
kilaplardaki minyatürler, genellikle metnin arasında enine gelişirken,
hareketli çizgilerle bıçimlendirilmiş küçük figürleri ve yalın bitki
örtüleriyle dikkat çeker.
Timurluların
başkenti Herat'ta kurulan Herat Kitab-hanesinde, Şirazlı ve Tebrizli
sanatçıların birlikte çalışmasıyla desene dayalı bir üslupla kaliteli eserler
hazırlanmıştır. Aynı kentte XV. yüzyılın sonlarına doğru Behzad adlı yetenekli
bir nakkaşın yarattığı, daha gerçekçi figürlere ve belirli bir derinliği olan
kompozisyonlara sahip eserler hazırlanmıştır.
Karakoyunlu
Türkmenlerinin Şiraz Üsîubu'ndaysa önceleri Timurluların Şiraz okulunun
etkileri görülürse de Türkmenlere özgü daha sade bir resim dili yaratılmıştır.
Yapılan araştırmalar, Karakoyunlu Türkmenlerinin geliştirdiği Şiraz üslubunda
figürlerin iri başlı, dolgun yüzlü ve tıknaz olduğunu; doğa unsurlarının,
bulutların, kayaların, ağaçların sınırlı ifade biçimleriyle ve aykırı renklerle
yansıtıldıgını göstermiştir. Türkmen Üslubu olarak da tanımlanan bu üslup,
genel olarak ayrıntılardan arındırılmış ve gözü fazla yormayan sade
kompozisyonlara sahiptir. Bu dönemde, Timurlu hükümdarlar için çalışan
sanatçıların belirlediği program doğrultusunda Hacu Kirmam Hamsesi, Firdevsî
Şahname'si ve Nizamî Hamse'si gibi edebiyat kitapları en çok resimlendirilen
eserler olmuştur.
41
Karakoyunlu
Türkmenlerinin geliştirdiği Bağdat Üslubu'yla, yeni bir tasvir tarzı
yaratılmıştır. Erken dönem Timurlu Herat üslubuyla Karakoyunlu Şiraz üslubunun
birleşiminden doğan ve ince, uzun figürleriyle dikkati çeken Karakoyunlu Bağdat
üslubunun etkileri, sadece Akkoyunlu Türkmen ve Safevî tasvir sanatına değil,
aynı zamanda Memlük ve Osmanlı saraylarına kadar uzanan bir resim dilinin ifade
kalıplarını içermekledir. Türkmen üslubu, 1467'den sonra, Akkoyunlu
Türkmenlerinin
egemenliğinde
Tebriz'de çok daha zengin ve fantastik bir karaktere bürünmüştür.
XIII.
yüzyıl sonlarından itibaren Batı Anadolu'daki en önemli siyasi güç olan
Osmanlılar, kısa bir sürede sınırlarını genişletmeyi başarmış ve 1299 yılında
büyük bir imparatorluğa dönüşecek olan Osmanlı Devletini kurmuşlardır, ilk
dönemlerinde Bursa ve çevresine egemen olan bu küçük devlet, XIV. yüzyılın
başından itibaren Anadolu'nun diğer bölgelerine ve Trakya'ya doğru yayılmaya
başlayarak güçlenmiştir.
XIV.
yüzyıla ait resimli yazmalar günümüze ulaşamamış olsa bile birtakım tezhipli
yazma eserlerin üretilmesinde sanat hamisi olarak Osmanlıların yanı sıra
Karamanlı ve Germiyanlı beyliklerinin de rol oynadıkları anlaşılmıştır.
Osmanlı
minyatür sanatının günümüze ulaşabilen en erken tarihli örnekleri II. Murad'ın
(1421-1444 ve 1445-1451) şehzadelik döneminde Amasya'da ve oğlu Fatih Sultan
Mehmed'in saltanat yıllarında (1451-1481) Edirne'de hazırlanmıştır.
42
Osmanlı
minyatürlü yazmalarının günümüze ulaşmış en erken tarihlisi, Şair Ahmedî'nin
İskendernâmesi'nin 1416'da Amasya'da kopya edilmiş resimli bir nüshasıdır.
(Makedonyalı İskender'le ilgili öyküler, İslam tarihi, Osmanlı tarihi ve Mevlit
bölümlerini içerir) ... eserde yer alan üç özgün minyatürün, Hıristiyan resim
sanatını tanıyan yerel bir ustanın fırçasına ait olduğu düşünülür.
Ahmedî'nin
İskendername'sinin 1460-80 yılları arasında hazırlandığı düşünülen iki nüshası
daha (biri Venedik Marciana Kitaplığında, diğeri St. Petersburg Rusya Bilimler
Akademisi Şarkiyat Enstitüsünde) bulunmaktadır. (ilk nüshada Dört nakkaştan
ikisinin üslupları) Timurlu Herat okulu etkisini taşıyan Karakoyunlu
Türkmenlerinin Şiraz üslubunun özelliklerini taşımaktadır. (Bu kitabın çok
sayıda nüshalarının olmasının bir nedeni Fatih Sultan Mehmed'in kendisini Büyük
İskender'in kahraman kişiliğiyle özdeşleştirmesi olduğu sanılıyor)
43
Yapılan
araştırmalar ve üslup değerlendirmeleri sonucunda erken dönem Osmanlı
minyatürünün 1455-80 yılları arasında Edirne'de hazırlanan küçük boyutlu ve
edebiyat konulu yazmalar içinde biçimlendiği; bunda Timurlu ve Türkmen resim
geleneklerini Osmanlı kültürüne taşıyan Şirazlı nakkaşların da katkısı olduğu
anlaşılmıştır.
...
1455-56 yılları arasındaBedi'eddin Minuçihr el-Tacirî el-Tebrizî'ye ait
Dilsûznâme adlı yazma...
44
Timurlu
Şiraz minyatür üslubu + Osmanlıya özgü özellikler... figürleri biçimlendiren
sert çizgilerde, insan boyutunda çizilmiş iri bitki motifleri ve Türklere özgü
kadın başlıkları...
1460-80
Külliyat-ı Kâtibî
Geç
Timurlu, Erken Karakoyunlu Türkmen devri Şiraz üslubu...
...
Amasya'da yazılıp resimlendirilmiş olan cerrahlıkla ilgili
Cerrâhhi-yetü'l-Hakaniyye ... Amasya Dârüşşifasında görevli Şerefeddin
Sabuncuoğlu adlı bir hekimin kaleminden çıkan bu eserde, çeşitli hastalıkların
tedavisinde uygulanan tıbbi müdahaleleri ve kullanılan cerrahi gereçleri
gösteren tasvirler bulunur. Eserin 1465-66 yılları arasında kopya edilen iki
nüshası bulunmaktadır.
45
Fatih'in
Batılı krallar gibi kendi portresini yaptırma arzusu ... padişah portreciliği
gibi yeni bir geleneğin doğmasını sağlayacaktır.
1461'de
Fatih Sultan Mehmed, ... Matteo de Pasti'yi davet etmek ister, casus olduğu
gerekçesiyle gelmesi mümkün olmaz.
46
1460'lı
ve 1470'li yıllarda İstanbul'da kaldığı düşünülen Costanzo da Ferrara...
padişahın profilden büst portresi, diğer yüzeyindeyse onu at üzerinde gösteren
tasvirinin yer aldığı madalyayı hazırlamaya başlamıştır. ... Bu büst portrenin,
minyatür geleneğine uygun bir kopyasının yapılmasıyla Avrupalı sanatçıların
Osmanlı nakkaşları üzerindeki etkisini gösteren önemli bir örnektir.
...
1480'li yıllarda Venedikli Ressam GENTİLE
bellini bir heykeltıraşla birlikte İstanbul'a gelmiştir. Gentile
Bellini'nin İstanbul'da yaptığı yağlıboya Fatih Portresi, yerli sanatçılar
üzerinde etkili olmuş bir diğer yapıt olarak önem taşır. (1480, Sinan Bey veya
Bursalı Şiblizâde Ahmed'in yaptığı sanılan Fatih'in Gül Koklayan Portresi)
47
Akkaoyunlularla
savaş... kitap üretim merkezi olan Şiraz ve İsfahan'da valilik yapan Uzun
Hasan'ın oğlu Uğurlu Mehmed'in Osmanlılara sığınıp Fatih'in kızıyla evlenmesi
sonucunda Akkoyunlulara hizmet eden İsfahanlı, Şirazlı ve Tebrizli sanatçılar
İstanbul'a göç etmiş ve bu sanatçılar Osmanlı minyatürünün II. Beyazid
dönemindeki oluşumuna katkıda bulunmuşlardır.
Hamse-i
Nizamî
II.
Beyazid'in tahta bulunduğu dönem 1481-1512
Bu
dönemde İstanbul Nakkaşhanesinde Kelile ve Dimne, Hüsrev ü Şirin, Yusuf u
Züleyha gibi edebiyat konulu yazmaların resimli nüshaları hazırlanmıştır.
Bu
minyatürlerde, mimari çizimlerle üçüncü boyut etttkisi uyandırılmaya
çalışılmış, doğa unsurlarında gölgeli boyamayla hacimlendirilmeye gidilmiş,
manzara ve iç mekân ayrıntılarıyla izleyicinin gözü derinlere çekilmiştir. Tüm
bu denemeler Avrupalı sanatçıların Osmanlı nakkaşhanesinde ne kadar etkili
olduğunu göstermektedir.
Ehl-i
hiref teşkilatının kurulduğu bu yıllarda...
II.
Beyazid döneminin bir diğer resimli yazması da Bursalı şair Uzun Firdevsî'nin
hükümdar vvve bilge peygamber Süleyman'ın mucizevi olaylarla dolu yaşamını
anlatan Süleymannâme'dir. Ansiklopedik bilgiler içeren bu eser...
49
Şehnâme-i
Melik-i Ümmî... bir tarih kitabı... 1484-85
Osmanlı Minyatürünün
Yükseliş Dönemi
Yavuz
Sultan Selim'in tahta çıkmasıyla birlikte (1512-1520) Osmanlı minyatürü için
verimli bir dönem başlar ve bu Kanuni Sultan Süleyman döneminde de (1520-1566)
devam eder.
Herat
ve Akkoyunlu Türkmenlerinin yarattığı Şiraz üslubunun yanı sıra Memlûk ve büyük
ölçüde Safevî Tebriz üslubunun etkileri...
50
Mantıku't-Tayr,
1515 tarihli kopya
...
iri sarıklı zayıf yapılı figürler, çiçek kümeleri, yeşil yapraklar ve serviye
benzeyen tepesi kıvrık ağaçlar... Bu üslubun Kanuni Sultan Süleyman döneminde
hazırlanan diğer edebiyat konulu eserlerde de kullanılıyor olması, Herat
kökenli nakkaşların İstanbul nakkaşhanesi üzerinde uzunca bir süre etkili
olduklarını gösterir. Örneğin 1530'larda resimlerndirilen Divân-ı Ali Şîr
Nevâî'nin 1539-40 yılları arasında Muhammed bin Gazanfer tarafından kopya
edilen ... Mecmua-i eş-âr ve 1540'larda yapıldığı sanılan Sinbadnâme'nin Türkçe
çevirisi olan Tuhfetü'l-ahyâr...
1515'te
Hamdî'nin Yusuf u Züleyha adlı mesnevisini hazırlayan Pîr Ahmed bin
İskender'in, 1530-31'de de Ali Şîr Nevâî'nin Hamse'sini kopyaladığı,
tezhiplediği, rezimlerdiği ve ciltlediği belirlenmiştir.
51
Kanuni
Sultan Süleyman... 1525, Selimnâme
Topografik
Ressamlık
...
konusu tarih olan eserler... Matrakçı Nasuh
Pirî
Reis, Kitâb-ı Bahriye, 1521
52
Matrakçı
Nasuh, 1547, Tarih-i Sultan Beyazid...; Beyân-ı Menâzil-i Irakeyn, Mecmu'ı
Menâzil...
55
padişah
portreciliği... XVI. yüzyıldaki temsilcisi Nigarî mahlaslı Haydar Reis bu
dönemde tam profil veya dörtte üç kalıbını kullanarak Kanuni Sultan
Süleyman'ın, II. Selim'in ve Barbaros Hayreddin Paşa'nın minyatür geleneğinde
portrelerini yapmıştır.
56
II.
Selim (1566-1574) ve özellikle III. Murad (1574-1595) zamanında en verimli
dönemine ulaşan Osmanlı minyatürü bu dönemde Klasik Üslubuna kavuşmuştur. ...
resimlenen yazmaların başında Osmanlı ordusunun zaferlerini, Osmanlı
padişahlarının adaletini, avdaki hünerlerini, elçi kabullerini anlatan Farsça
ve Türkçe eserler geliyordu. Şehnamecilik kurumunun daha da güçlendiği bu
dönemde Seyyid Lokman'ın yazıp Nakkaş Osman ve ekibinin resimlendirdiği, yeni
kurgulara sahip şehnâme türü...
Osmanlı
minyatürü bu dönemde, diğer İslam minyatürlerinin kalıpçı ve bezemeci
anlayışından sıyrılıp gerçekçi, yalın bir anlatım diline kavuşur. Bu üslubun
yaratılmasında etkin olan santçıysa Nakkaş Osman olmuştur. ... Ahmed Feridun
Paşa tarafından yazılan Nüzhet (ü'l-esrâr)ü'l-ahbâr der-sefer-i Sigetvâr....
1569 ... gerçekçi üslubun ilk örnekleri... Nakkaş Osman'ın kişisel üslubunun
fark edildiği bu tasvir...
57
1579-97
... Seyyid Lokman'ın yazdığı ve Nallaş Osman'ın resimlediği... Şehnâme-i Selim
Han ... 1581...
58
Osman
Gazi'den başlayıp Yavuz Sultan Selim'e kadar hüküm sürmüş padişahların tahta
çıkışlarını, zaferlerini ve hünerlerini anlatan Hünernâme'nin ilk cildi ... ve
1584'te Bosnalı Sinan bin Mehmed temize çekilmiş... Statik ve az figürlü
kompozisyon şemalarına sahip olan tam sayfa minyaürlerin Osman, Ali, Mehmed
Bey, Veli Can, Molla Tiflisi ve Mehmed Bursavî adlı nakkaşlarca yapıldığı saray
arşivindeki bir belgeyle belirlenmiştir.
60
III.
Murad için hazırlanmış ve Nakkaş Osman'ın ekibindeki sanatçılardan biri tarafından
resimlendirildiği düşünülen... Mustafa Cenâbi'nin kaleme aldığı
Cevâhirü'l-garâib fî tercemet bahrü'l-garâib ... III. Murad'ın sarayın içindeki
kütüphanesinde ve sarayın dışında at üzerinde maiyetiyle birlikte gösteren
ilginç tasvirler bulunur.
61
Osmanlı
Minyatüründe Safevî Dönemi Kazvin Üslubu Etkisi
İstanbul
Nakkaşhanesinde Şehnâmeci Seyyid Lokman ve Nakkaş Osman işbirliğiyle yoğun bir
resim faaliyeti sürerken, Doğu'da Osmanlılarla Safevîler arasında kesintili
olarak otuzdört yıl sürecek olan savaşlar başlamıştır (1578). ... Safevîlerin
başkentlerini Tebriz'den Kazvin'e taşımaları...
63
Osmanlı
Minyatüründe Yeni Konular
1590'dan
sonra Osmanlı minyatüz sanatına Nakkaş asan'ın üslubu hakim olur. İlk
tasvirlerini Nakkaş Osman'ın ekibinde görev alan bir nakkaş olarak Surnâme-i
Hûmayun'da ortaya koyduğu anlaşılan Nakkaş Hasan, Şehnâmeci Talikizâde Suphi
Çelebi'yle birlikte çalışarak konusu tarih ve edebiyat olan yirmi kadar eseri
resimlendirmiştir.
65
III.
Mehmed dönemi (1595-1603) ... Siyer-i Nebî ... Hazreti Muhammed'in hayatı,
devlet adamı ve asker kişiliği ortaya konularak anlatılır. Başında halesi,
yüzünde peçesiyle betimlenen Hz. Muhammed'in yöenettiği savaşlar, ordu
yürüyüşleri ve toplantı sahneleri tarihi konulu yazmaları hatırlatır.
69
Tek
Yaprak Minyatürler
I.
Ahmed döneminde (1603-1617) murakka hazırlama geleneği orantılı olarak tek
yaprak resim ve minyatür yapımının da arttığı görülür. (murakka: Hattatların
ayrı ayrı kâğıtlara yazıp sonra bir arada mecmua haline getirdikleri, aynısını
yazmaları için öğrencilerine verdikleri yazı örneği) ...
I.
Ahmed Albümü, günlük yaşam tasvirleriyle halktan ve saraydan kişileri tek tek
veya grup halinde göstermesiyle ya da önceki dönemlerin yazma eserlerinden
çıkma dizi padişah portrelerini içermesiyle önem taşır; eserde yer alan tek
figür kadın ve erkek tasvirlerinin giysileri de dönemin sosyal hayatını
belgeler.
70
Bu
dönemde saray için çalışan nakkaşlar şehnâme türünden tarihi konulu eser
siparişi alamamışlardır.
71
Klasik
Tasvir Geleneğinin Çözülüşü
II.
Osman'ın saltanat yıllarında (1618-1622) eserler veren Ahmed Nakşî'yle birlikte
Osmanlı minyatür sanatının klasik üslubundan kopmaya başladığı görülür.
72
İstanbul'da
yaşayan esnaf grupları hakkında bilgiler veren Evliya Çelebi, kentte faaliyet
gösteren üç farklı nakkaş grubunun olduğunu söyler:
(1)
Arslanhane'nin üst katlarındaki hücreler ve yüz dükkanda çalışan esnaf-ı
nakkaşan-ıcihan ile evlerinde çalışan bin nefer saray-ı ali nakkaşları,
(2)
Genellikle, kahramanlık ve mücadele sahneleri içeren şehnâme tasvirleri yapan
lırk nefer esnaf-ı nakkaşan-ı musavvir,
(3)
Peygamberler ve padişahlar hakkında halk arasında yaşatılan söylencelerle aşk
öykülerini betimleyen tasvirler eşliğinde fal söyleyen ve Mahmut Paşa
Çarşısı'nda bir dükkanda bulunan bir nefer esnaf-ı falcıyan-ı musavvir.
74
İstanbul'a
gelen yabancıların siparişleri üzerine hazırlanan kıyafet albümlerinin dışında,
XVII. yüzyıl ortalarından günümüze ulaşan ve gösterim sanatlarında kullanılmak
üzere yapıldığı sanılan bir dizi büyük boy resmin varlığı da ilginçtir.
75
XVII.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı padişahları Edirne Sarayında
yaşamaya başlamışlardır. Ancak Edirne Sarayı Nakkaşhanesinde hazırlanan
eserlerden ne yazık ki çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Edirne''de, IV. Mehmed
(1648-1687) ve II. Süleyman (1687-1691) dönemlerinde eserler veren ve kişisel
üslubuyla kendinden sonraki Nakkaş Levnî üzerinde etkili olan Musavvir
Hüseyin'in imzasına ... rastlanır.
Musavvir
Hğseyin İstanbulî, Silsilnâme, 1692
76
Musavvir
Hüseyin'in perspektifle resmetmeye çalıştığı padişah portreleri, muhtemelen
onun öğrencisi olan Levnî tarafından da örnek alınmıştır.
Batılılaşma Dönemi
XVIII.
ve XIX. yüzyıllar Osmanlının bir dünya devleti olarak eski önemini yitirdiği;
Batının siyaset, askeri ve teknik alandaki üstünlüğünü kabul ettiği bir dönem
olmuştur. ... Bu dönemde ticareti ele geçiren
Fransızlar, Osmanlının her yanına yayılmaya başlayarak sosyal hayat
üzerinde de etkili olmaya başlamışlardır. 1676 yılında Fransız elçiliğinde
düzenlenen tiyatro ve bale temsillerini Türklerin de izleyebilmesi batı
biçiminde sanata duyulan merakın en açık göstergesidir.
77
...
Fransa'ya gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi'nin seyahati Batıya açılan ilk
pencere olarak kabul edilir. ... 1722'de yaptırılan Sadabad Kasırları, XIV.
Louis'nin saraylarına benzeyen yeni tasarımlara göre inşa edilmiştir.
İlk
Türk matbaasının 1727'de Said Mehmed Efendi'yle İbrahim Müteferrika tarafından
kurulması ve Türkçe kitapların basılması sanat çevrelerini etkilemiştir. ...
Ressam Vanmour'un saray için çalışan Levnî mahlaslı Abdülcelil Çelebi'yi
etkilemiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Levnî'nin
(ölümü 1732) ilk eserlerinden biri olduğu sanılan Kebir Musavver Silsilnâme ...
geleneksel kalıpları yeni bir anlayışla yorumladığı görülür. ... ışık-gölge
etkilerini vermeye çalışan kendinden önceki nakkaşların başlattığı perspektif
kazandırma girişimlerini daha ileri götüren denemelerdir.
78
(Levnî)
1720, Sûrnâme-i Vehbî... Sanatçı bu tasvirlerinde boyayı yan yana değil, üst
üste kullanarak tonlamalar da yapmaya çalışmıştır.
79
1721...
Hattat Çavuşzade Hayrullah Hayri tarafından kopya edilmiş Hamse ... 1728 ve
1738 tarihli iki nüshası daha bulunmaktadır. ... Bu resimlerde yaldızın
kullanılmamış olması artık geleneksel minyatür tekniğinden giderek
uzaklaşıldığını gösterir.
Geleneksel
minyatür tekniğiyle çalışan son nakkaşlardan biri de Abdullah Buharî'dir. I.
Mahmud döneminde (1730-1754) çalıştığı anlaşılan sanatçının fırçasından çıkan
tek figür kadın ve erkek tasvirleri, saray çevresi için hazırlanmış albümlerde
toplanmış olup, Levnî'ninkilerden farklı olarak belirli bir modele bakılarak
yapılmış gibidir.
İki
boyutlu yüzeysel anlatımdan üç boyutlu hacimli anlatıma geçişi Levnî'den daha
ileriye taşıyan Abdullah Buharî'nin ... 1728-29 yıllarında bir cilt kabı
üzerine lake tekniğiyle yaptığı iki manzara, Türk resminde Batılı resim
anlayışıyla çalışılmış ilk manzara kompozisyonları olarak değerlendirilir.
81
1727-1747
yılları arasında hazırlanmış ve burçları simgeleyen figür tasvirlerine sahip
Tercüme-i İkdü'l-Cüman fi Tarih ehl-ez-Zaman adlı eser... Bu eserde ... üç
boyutlu hayvan, kuş ve insan betimlemeleri bulunur. Bunlar arasında, çıplak
kadın tasvirlerinin de oluşu XVIII. yüzyılın değişen dünya görüşü ve
beğenisiyle açıklanabilir. Bu eserin tasvirlerindeki figürlerin vücut
hatlarında sergilenen ışık-gölge uygulamaları, hacimlendirme ve orantılardaki
doğruluksa geleneksel mşnyatür üslubundan uzaklaşılarak Batı resim geleneğine
ne kadar yaklaşıldığını gösterir.
82
Kitap Resminden Tuvale Geçiş
XVIII.
yüzyılın ikinci yarısında padişahların büyük boyutlu yağlıboya portrelerini
yaptırmasıyla birlikte Osmanlı tasvir sanatında yeni bir dönem başlar. Bu
dönemde Osmanlı sarayının hizmetine giren Refail ve Kapıdağlı Konstantin'in
tuvallere yaptıkları padişah portreleri bu değişimin ilk örnekleridir. Ancak bu
değişim birden bire olmamış, her iki sanatçı da kağıt üzerine farklı malzemeyle
de olsa minyatür geleneğine yakın resimler yapmışlardır.
...
Refail'in kağıt üzerine tempera ve yağlıboya tekniğiyle yaptığı tek figür
resimleri, Osmanlı minyatür geleneğinin son örnekleri arasında yer alır.
84
Kapıdağlı
Konstantin, minyatür geleneğini geliştirerek kağıt üzerine guvaş boyayla
çalıştığı gibi, III. Selim'in büyük boy yağlıboya tablolarını da yapmıştır.
Konstantin...
taşra kökenli Rum bir ressam...
91
Şehnameler
...
hazırlandıkları dönemin önemli olaylarını belgelemeleri ve resim üslubunu
belirleyen minyatürler içermeleri bakımından Osmanlı yazmalarının en önemli
türünü oluştururlar. Osmanlı padişahlarının, kendi veya kendinden önceki
dönemlerin olaylarını nazım halinde yazdırma geleneği olan şehnâmecilik...
173
Sonsöz
Bu
resimler... Cumhuriyet sonrası Türk resmine de kimi zaman esin kaynağı
olmuşlardır (Erol Akyavaş ?)
Osmanlı
minyatürü, XI. yüzyıldan itibaren Türklerin katkılarıyla geliştirilen Selçuklu
resim üslubu ve XIV. yüzyıl sonu XV. yüzyıl başlarında Celâyirlilerin ve
Timurluların hâkimiyetindeki İran topraklarında oluşturulan klasik İslam
minyatürü üslubunun resim dili üzerine kurulmuş, erken dönemde Amasya'da yerli,
Edirne'de Timurlu ve Karakoyunlu Türkmenler için çalışan göçmen sanatçıların
katkılarıyla geliştirilmiştir. İstanbul'un fethinin ardından Osmanlı minyatürü
Doğu-Batı etkileşimine açık, Anadolu, Rumeli ve İran'dan gelen sanatçıların
çalışmalarıyla bir evrim geçirerek XVI. Yüzyıl ortalarından itibaren klasik
üslubuna kavuşmuştur. XVII. yüzyıl başlarına kadar benimsenen bu klasik üslupla
resimlenen edebiyat, bilim ve tarihi konulu eserlerde, metinleriyle bağlantılı
özgün tasvir kalıpları ve ifade biçimleri yaratılmıştır.
174
(XVIII.
yüzyılın sonlarına doğru) tutkallı toprak boyanın, guvaş ve suluboyayla yer
değiştirmesiyle birlikte bazı yazmalar geleneksel minyatür sanatını sonlandıran
tekniklerle resimlendirilmiştir.
Cifr
(cefr) ilmi: İslam kültüründe geleceğe ilişkin bilgilere ulaşma yollarını
gösterdiğine inanılan ilim.
Ehl-i
hiref: Osmanlı Devletinin imparatorluk haline gelmeye başladığı yıllardan sonra
saray teşkilatı içinde oluşturulan sanatçı ve zanaatkâr topluluğu. Bu topluluk
sarayın her türlü sanatsal gereksinimini karşılayan sanatçı ve zanaatkârların
yanı sıra cerrahlık, kehhallık gibi uzmanlık ve bilgi gerektiren mesleklerle,
güreşçileri de içermektedir.
Hurûfîlik:
Tanrıyı, insanı ve tüm varlıkları harfler ve sayılarla açıklamaya çalışan
tarikat. Bu tarikat Fazlullah tarafından 1398 yılında Horasan'ın Esterabad
kasabasında kurulmuştur.
.
.
.
.