31 Ekim 2014

Richard O. Prum - İnsan ve Canlı Sanatdünyalarında Ortakevrimsel Estetik

.
.
.




.
.

İnsan ve Canlı Sanatdünyalarında Ortakevrimsel Estetik
Richard O. Prum
Evrimsel Biyoloji ve Ekoloji Bölümü, ve Peabody Doğal Tarih Müzesi, Yale Üniversitesi, New Haven, CT, Amerika



http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10539-013-9389-8

Received: 13 February 2013 / Accepted: 14 June 2013 / Published online: 6 July 2013
_ The Author(s) 2013.


1
Özet
Bu çalışma hem insan hem de diğer canlıları kapsayan ortakevrimsel (coevolutionary) bir estetik teoriyi ileri sürmektedir. Estetikte insanbiçimci yaklaşımlar, insan-olmayan organizmaların estetik faaliyetlerini ve doğanın estetiğinde ontolojik karmaşıklığı tanımlamayı önlemektedir. Değer tanıyıcı ortakevrimsel ele alış bütün canlıların bildirilerini ortak kılmaktadır. Kendi değer tanırlıklarıyla ortakevrimlerin aralarındaki iletişim biçiminden oluşan bir sanatı teklifinize sunuyorum. Sanat ve sanat tarihi bir nüfus, bir popülasyon olgusudur. Ben, Arthur Danto’nun “Sanatdünyası” kavramını, üreten ve değerlendiren bütün estetik popülasyona yayıyorum. Geçerli sanat kavramları sadece insan sanatlarıyla sınırlandırılmıştır; insan-olmayan canlıların sanat formlarını açıklayamaz. İnsanmerkezci algıyı keyfince varsayan her sanat görüşü biyolojik çeşitliliği bir arada değerlendirmeye, birbirlerinden ne kadar uzak görünseler de canlıların sanat olarak bildirilerini tanımaya ya da insan sanatı örneklerinden bazılarını dışarıda bırakmaya ihtiyaç duymak zorundadırlar. Ortakevrimsel estetik teori, sanatdünyalarındaki (artworlds) estetik düzenlemelerin ve estetik değerin ortakevrimsel kökenini kapsayarak, hem insan hem de canlıların sanatdünyalarındaki estetik dönüşümlerden dolayı buluşsal, kendi kendine deneyime dayalı bir yol sağlar. Estetiği, sanat eleştirisini ve sanat tarihini bu disiplinlerin kuruluş merkezlerinde insan varlığı olmaksızın yeniden yapılandırmak sanatı algılayış biçimlerimizde yeni süreçleri harekete geçirir ve tekil insan estetiği ve estetik çeşitliliğine katkıda bulunur.

Anahtar Kelimeler: Estetik Evrim, Eş Seçimi, Sanat, Doğa Estetiği, Süsleme, Aposematism (Bazı türler zehirli ya da tehlikeli oldukları için çeşitli renklere bürünür. Bu duruma aposematizm deir).


Giriş
Sanatın ontolojik çeşitliliği, estetik düzenlemelerin çeşitliliği, ve estetik dönüşümlerin karmaşıklığı sanat tarihinde, sanat eleştirisinde ve estetik felsefesinde aşırı ölçüde entelektüel meydan okumalar sunmaktadır. Evrimsel biyoloji de dünyadaki organizmaların çeşitliliği üzerine çalışmalarda, onların evrim tarihlerindeki yeniden yapılanmaları, fonksiyonlarını ve biçimlerini; evrimsel dönüşümlerinin düzeneğini anlamada benzer bir meydan okumayı paylaşmaktadır. Hem evrimsel süreçler hem de estetik dönüşümler olsun, nedenselci kanunlarla düzenlenmektedir. Bu nedenle evrimsel biyoloji özel bir tarihsellik içinde, sınıflandırma bilimi uyarınca, karşılaştırmalı, gelişimsel ve nüfusa ilişkin bağlamlarda araştırılmalı ve anlaşılmalıdır. Fakat estetiğin durumu nedir? Organik evrimle estetik dönüşümler arasında temel ve sabit benzerlikler var mıdır? Estetik ile evrimsel biyoloji arasındaki sabit entelektüel bağların olanağı en az Darwin’in (1871) “İnsan Türleri ve Seksüel Seçme”ye kadar uzanır. Burada (Darwin) cinsel tercih teorisini eş tercihi üzerinden ayrıntılı olarak açıklar. Darwin, “dişi bir estetik yetenek (estetik yetenek, harfi harfine, eş seçiminde deneyimlenen “güzellik beğenisi”nin bir evrimi olarak açıklanır) hayvanlarda süslemeci bir özelliğin evrimine ulaşan ayırt edici evrimsel bir güç olarak kurar”, tezini varsayar. Darwin, “hayvanların kendi öznel duyuları ve bilişsel deneyimlerinin temelinde yaptıkları seçimler yatmaktadır” varsayımını aktarabilmek için eş seçimini tanımlamada estetik bir dil kullanmaktadır. (2) Ve bu seçimler keyfice cazibe karakterine yol açabileceklerdir ki bu karakter bireysel seçim yapmayla, herhangi bir doğal seçim avantajı sağlamayla ilgili değildir. 19. yüzyılda Alfred Russel Wallace ve diğerleri böyle bir sürecin doğal seçimin güçlü yapısını etkisiz kılacağı argümanından hareketle Darwin’in eş seçimi üzerinden geliştirdiği estetik teorisini ciddi bir eleştiriden geçirdiler. Sonuç olarak cinsel tercih yüzyıla doğru büyük ölçüde terk edildi.


Darwin’in görüşlerinden hareketle ben, görsel karakterlerin evrimi ve eşleşme tercihlerinin, öznel duyunun ve bilişsel deneyimlerin estetik evriminin ayırt edici bir modunu yarattığını tartışıyorum. Ki bu durum doğal seçimden bağımsız evrimsel sonuçlara sahip olabilir.

Son zamanlarda Dutton (2009) intibak edici, güvenilir cinsel tercih göstergeleri paradigmasını insanlarda sanatın kökenine uyguladı ve sanat üretiminde insan kapasitesinin evriminin erkek eşleşme niteliği ve şartlarının uygun göstergelerine karşın dişi eş seçimi üzerinden evrildiği görüşünü ileri sürdü. Bu durum insan estetiğine evrimsel psikolojik yaklaşımları, insan sanatının içeriği ve biçimindeki gerçek dönüşümleri biraz daha açıklanabilir kıldı. Daha yakın bir dönemde Davies (2012) insan sanatının kaynaklarının estetik analizi konusunda çok az farklı görüşler ileri sürdü. … İnsan eliyle yapılan mamülleri, performansları ve insani özleri konu alan genel olarak estetik, estetiğin ulaşmaya çalıştığı nihai amaçlarmış gibi ele alınır. Oysa diğer tarafta ontolojik çeşitliliğe düşkünlük, tüm zamanların estetik süreçlerini, estetik yargılarını, estetik düzenlemelerini ve estetik mevcudiyetlerini doğanın estetik öğeleriymişçesine kurmak, tesis etmek içindir. … Burada ben biyolojik ve insana  ilişkin estetiklerin klasik sorunlarına yeni bir çözüm sağlayacak ortakevrimsel bir estetik teori öne sürüyorum. Bu makalede sanatın sadece insan varlığı üzerinden değil, genelleştirilebilir estetik süreçler içerisinden doğduğu fikrini geliştiriyorum. Estetik dönüşümlerin süreci, estetik düzenlemelerin kökeni ve sanatın doğası lehine, tümdengelimli olmayan, kendi kendine öğrenime dayanan (buluşsal) bir yönteme imkân vereceğini düşündüğüm bir ortakevrimsel estetik teoriyi ileri sürüyorum. Amacım, erken dönem modern filozofların icat ettikleri estetik alemin doğal olmayan asamblaj olgusunu savundukları noktanın tam tersidir.

3
Hedeflediğim, ne biyolojik analizlerle geleneksel estetik sorgulamaları açıklayan ne de indirgeyen yeni bir evrensel estetik teori ortaya koymak değil. Daha çok, estetik popülasyon içerisinde estetik üreticiler ve değerlendiricilerin ortakevrimsel senkronizasyonlarındaki tarihsel süreçlere odaklanarak, evrimsel biyoloji, insan estetikleri, sanat ve sanat tarihi meselelerinin çeşitliliğini anlamak için çok geniş buluşsal araçlar ortaya koyabileceğimizi söylüyorum. Sanat ve estetik, bundan daha temel süreçlere indirgenemeyen, bildirimsel iletişimin, yargıda bulunmanın, seçimin ve evrimsel geribildirimlerin ortaya çıkardığı sonuçlardır.

Doğanın Estetiği

Doğanın estetiği üzerine çağdaş felsefi görüşler doğanın karmaşık estetik çeşitliliğini kavramak için yetersizdir. En az iki yetersiz durumu hemen açıklayabiliriz: (1) İnsan olmayan hayvanların potansiyel estetik faaliyetlerine karşı saygınlığın olmayışı (2) ve doğanın ontolojik çeşitliliği olgusuna duyulan anlayışın noksanlığı. Bunlar da insan estetiğine duyulan hürmete sebep olmaktadır.

Önceki estetik literatür, ‘doğanın estetiği’, insan olmayan organizmaların estetik faaliyetlerinin olasılığına itibar etmeksizin, yalnızca doğayı estetik olarak deneyimleyen insana işaret ediyordu. Bu görüşün fazlasıyla dar olduğunu kanıtlayan bazı biyolojik deliller vardır. İlk olarak, insanın duyusal sisteminde, estetikte bizi ayrıcalıklı kılacak özel hiçbir şey yoktur. Duyumlarından yararlanarak geliştirdiği türetilmiş iletişim sinyalleriyle ve kusursuz ve tamamlanmış duyumsal sistemiyle insan, (tüm bu özellikleriyle) milyonlarca hayvan türünden yalnızca biridir. … Böylece, insan olmayan organizmaların estetik deneyim için duyusal kapasiteden yoksun olduklarını kanıtlayacak biyolojik bir emare yoktur.


İnsan-olmayan hayvanlar eğer estetik faaliyetlerden yoksun olsalardı -yani, özerk davranışsal tercihleri sergileme kapasiteleri, duyusal bilginin bilişsel evrimine dayansaydı-, o zaman gerekli duyusal zenginlikten ziyade başka bir tür şeyden mahrum olmaları gerekirdi. Bu şeyler duyusal yargı olabilir mi? Biyolojik olarak bu imkansızdır. Bilimsel araştırma verilerinde, birçok hayvanın yaşamlarına dair büyük ölçüde değer ve yargılarda bulunduğu belgelenmektedir -örneğin potansiyel eşlerde, bitkilerde ve çiçeklerde. … Estetik süreçleri tüm genişliği içerisinde anlayabilmek için doğanın mekanik ve tarihsel heterojen bileşenlerini, yapılan ayrımların varlıkbilimsel çeşitliliğini tanımak gerekmektedir.


Doğanın estetik bir biçimde en temelde ontolojik kategorileri, biyotik (canlı) ve abiyotik (cansız) arasındaki ayrımdır.

Şunu teşhis etmek önemlidir: Yıldızlarla dolu bir gökyüzü ile Orman Ardıcı’nın şarkısı birbirlerinden derin bir biçimde farklı olgulardır. Onların özellikleri tamamen farklı süreçlerden geçerek ortaya çıkmış olmalarıdır. Yani, yaşama ait olmayan optik fizik bir tarafta, fizyolojik fonksiyonel organizma diğer tarafta, göreceli olarak milyonlarca yılın genetik ve kültürel evrimi sonucu karşımıza çıkmaktadırlar. Bu esaslı durum estetik açısından daha önceden teşhis edilemeyecek bir gerçektir.

Doğadaki biyotik/abiyotik ayrımını takip edecek olursak, çeşitli biyolojik olgular arasındaki farklılaşmaları daha ileriye taşımalıyız. Örneğin filozoflar (Kant gibi) neden doğal güzelliği bitkilerin köküyle değil de sık sık çiçekleriyle örneklendirmektedirler? Biyolojik bileşenlerle ilgili bu soruya cevap, çiçekli bitkiler soyunun iki farklı bileşeninin fonksiyonel altyapıları arasındaki temel ayrımda yatmaktadır ve tabii ki bitkinin bu iki parçasının fonksiyonlarının evrimi farklı süreçleri içermektedir. Kökler bitkiyi toprakta dengede tutmak ve su ve besinleri topraktan almakla görevlidirler. Kökün fonksiyonları tamamen fiziksel ve fizyolojik veri için iş görmektedir. Buna karşın çiçek, toz (döl) taşıma hizmetinde nektarın aktarımı için aracılık etmekte fiziksel yapıyı kuran polen taşıyıcı hayvanlar için bir görsel bildiri niteliği taşımaktadır. Çiçeğin bazı parçaları tohum taslağının (ovule) ve üreme için polenin üretiminde görev almakta, fakat çiçeğin dikkat çekici bileşenleri -kokusu, sayısı, biçimi, taç ve çanak yapraklarının rengi gibi bileşenler- taşıyıcı hayvanlar için gerçekten baştan çıkarıcı, cezp edici bir bildiride bulunmakla görevlidir. Köklerin tersine çiçeğin bu bileşenleri diğer organizmaların bilişsel yargıda bulunmaları ve öznel duyumsal algıları içerisinden iş görmektedir. Bir hayvan çiçeğe ilgi duymakta, tecrübeleriyle onu beğenmekte ve sonra ya onun nektarından beslenmeye karar vermekte ya da onu reddederek rekabet halinde bulunan diğer çiçekli nektar kaynaklarını değerlendirmeyi seçmektedir. Zihinsel yargılar ve yiyecek aramaya ilişkin kararlar sonucunda polen taşıyıcılar ya bitkilere tozlanmada yardımcı olacaklar ya da olmayacaklardır. Bu durum bitkilerin üreme başarısını belirleyecektir. Köklerin aksine, çiçekler, tüm bu tanımlanan fonksiyonları, çiçekleri gözlemleyen taşıyıcı hayvanların nüfusuna ilişkin kararları, öznel duyumsal deneyimleri ve bu deneyimlerin bir sonraki bilişsel durumları anlamalarını, farkına varmalarını gerektirir. En iyi çiçek tasarımı, fiziksel kanunlara uyum ile belirlenemez, fakat rekabet halindeki çiçek türlerinin çeşitli topluluklar içerisinde potansiyel alımlayıcıların popülasyonuyla dinamik bir biçimde evrimleşmiş bilişsel durumlarla ve duyumsal yargılarına bağlı sıklıklarla belirlenir. Tahmin edilebildiği gibi, rüzgarla tozlaşan çiçekler, ki onların fonksiyonu fiziksel güçle ve fizyolojik veriyle tanımlanabilir, estetik niteliklerden bariz bir biçimde yoksun çiçeklere sahiptirler.

Doğada Estetik Ortakevrim

Çiçekler hayvanların duyumsal deneyimleri ve seçimlerinin piyasası içinde görev alan canlı bildirimlerdir. Çiçeklerin bilişsel işlevsel altyapıları bitki köklerinde rastlamadığımız evrimsel süreçlerin farklı modları için fırsatlar yaratır. Çiçeklerin görsel ve kokusal göstergeleri yalnızca polen taşıyıcı hayvanların arzularından faydalanmakla ya da onlarla kazara ilişki kurmakla açıklanamaz. Daha çok, çiçeklerin biçimi ve polen taşıyıcıların yargıları ve duyumsal sitemleri birbirlerini bir arada evrimleştirmişlerdir.

Çiçekler unutulmaz uyarıcılar ve değerli ödüllerle polen taşıyıcılarla ortaklıklar kurarak ve onların bilişsel sistemlerini ve duyumlarını cezp ederek evrimleşmişlerdir. Polen taşıyıcı hayvanların sinir sistemleri ise yargılarda bulunarak, ayrımlar yaparak, çiçek çeşitlerini hatırlayarak evrimleşmişlerdir. Dahası, yiyecek arayıcılar kendi çiçek tercihlerini çiçek çeşitliliği içerisinde kendi deneyimleriyle aldıkları yanıtlar aracılığıyla geliştirirler. Çiçekler bitki türlerini farklılaştırırlar, çünkü onlar farklı polen taşıyıcıların bilişsel kararlarını ve duyumsal yargılarını etkilemede farklı açılardan başarı gösterirler. Çiçeklere ait formların ve kokuların çeşitliliği çok büyük sayıda yeniliklerin evrimsel tarihini kanıtlamaktadır. Bu yenilikler, bireyler arasında dönüşmüş üreme hücrelerinin aktarılmasına yardım etmek için baştan çıkarılmış hayvanlar üzerinedir. Bitki köklerinin evriminde buna benzer bir süreç meydana gelmemektedir. Genel olarak doğada ortakevrimsel yaşam göstergeleri diğer organizmalara açık bir biçimde bildiri işlevi görmektedir. Bu göstergeler cinsel elverişliliğe, arzulara (bir yavrunun beslenme çağrısı), nektar, polen ya da meyva gibi ekolojik kaynakların elverişliliğine ve zararlı kokarcanın kalın işaretleri ya da zehirli yılanın çıngırağı gibi tehlikeye dair bildirimler içermektedir. Yaşamsal bildirimler tek bir tür ya da birçok tür içerisinde işlev görebilir. Yaşamsal (biyotik) bildirimler iletişimsel göstergelerden farklı bir düzenek içerisinde evrim geçirirler, çünkü onlar diğer organizmaların değerlendirmeleri ve duyumsal yargıları ile ortakevrimleşmekte, onlara tabi olmaktadırlar. İşlev görebilmesi için bütün iletişimsel göstergelerin kendi alımlayıcılarıyla birlikte ortak evrim geçirmeleri gerekir. Fakat bütün göstergeler öznel duyumsal/bilişsel değerlendirmeler ile ortak bir biçimde evrilmezler. Örneğin her kuşa ait uyarı çağrısı ve şarkı akustik olarak aynı türde kuşla iletişim içindir.


5
Seksüel Seçim Açısından Ortakevrim
Darwin eş seçiminin evrimde karmaşık, dekoratif bildirim karakteri ile sonuçlandığını ileri sürdü. Darwin açıkça eşleşme tercihlerinin estetik tercihler olduklarını belirtti. Dahası, Darwin’in seksüel seçim kavramı kesin bir biçimde ortakevrimseldi; genetik kavramına bile başvurmadan, o, erkek süslemeciliği ve dişi estetik tercihlerinin birlikte geliştiği varsayımında bulundu. Bir sonraki çağda bu varsayımın tamamen terk edilmiş olmasına rağmen, Darwin’in fikri çağdaş ortakevrimsel seksüel seçim teorisinde zengin bir gelişim gösterdi. [Lande-Krikpatric yöntemi Darwin’in estetik seksüel seçim kuramının günümüzdeki versiyonudur.]

Sanatın Ortakevrimi
Ontolojik çeşitlilik, faydalanılan çoklu duyusal modaliteler ve sürekli değişen insan sanatının doğası, insan-olmayan organizmaların çeşitliliği, duyusal özellikleri ve ortakevrimleşmiş biyotik bildirimlerdeki dinamik değişimlere aksetmektedir. Ben bu benzerliklerin yaygın ortakevrimsel estetik süreçlerden doğduğunu ileri sürüyorum.
Basit bir biçimde ortaya koymak gerekirse, sanat, kendi değerlendirme süreçleri içerisinde ortakevrimleşmiş iletişim formlarından oluşmaktadır. Estetik ortakevrim, performanslar ya da yapay şeylerle ve onların etkileşimlerinin tarihi üzerinden tüm zamanlar boyunca birbirlerini karşılıklı olarak dönüştürdükleri değer biçmelerin sürecidir. Estetik ortakevrim, iletişimdeki yenilikler ve birbirlerine değer biçme arasında geribildirimlerle ilerleyen bir süreci tanımlar.

Evrim, yapay ve uyarıcı ortamlarla ortaya çıkmış duyusal algı ve bilişsel deneyimlerin bir bilişsel keşfini gerektirir. Bilişsel değer biçme, hem anında erişilebilir duyusal verilerin çeşitlemelerini, hem de ikincil bilişsel ortaklıkları kapsar. Her birey için estetik yargının ölçütü, genetik, çevresel, öğrenilmiş, kültürel, psikolojik, bireysel ya da gelişigüzel faktörler aracılığıyla tanımlanabilir. Estetik değer biçme tek ya da çoklu duyusal modaliteler ve bilişsel boyutlar gerektirebilir. Bir birey tarafından verilmiş yargı bir önceki bireysel estetik deneyimi aynı anda ya da devamlı karşılaştırmalarla (örneğin çekingenlik göstererek, abartarak, coşarak, vb.) etkileyebilir., fakat bu şekilde göreceli yargılar temel yargılar değildir. Ortakevrimsel süreç, estetik öğelerin ve değer biçme özelliklerinin (genetik ve / ya da kültürel mekanizmalar) geribildirimleri ve başarı yüzdeleri uyarınca ilerleyen bir süreçtir.

7
Tarihsel Süreç Olarak Estetik
Arthur Danto, Andy Warhol’un Brillo Kutuları ve diğer estetik düşünce deneyimlerini analiz ederek etkileyici bir estetik teori geliştirdi (1964, 1981, 1984, 1997, 2003). Danto’nun estetik teorisi ortakevrimsel estetik teorinin birkaç önemli öğesini önceden ele almıştı. Danto, sanat olarak oluşturulmuş bir varlığın kendine özgü tarihsel bağlamı gerektirip gerektirmediğini tartıştı. Danto, 1964’te devrimsel nitelik taşıyan Warhol’un Brillo Kutuları’nın ilk sergilenmesinden 50, 100 veya 500 yıl önce gene bir sanat eseri olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek tartışmasını sürdürdü. Tarihsel bağlamın hassas karakteri, izleyicilerin bir şeyi sanat olarak değerlendirmede özgün bir “sanat teorisi”ne sahip olup olmamalarına bağlı olduğunu belirtti. Bir “sanat teorisi” bir izleyicinin bilişsel bünyesi veya kapasitesidir. Ki bu kapasite değerlendirmenin sonuçlarını ciddi bir biçimde etkiler. Danto’nun düşüncesi estetik dönüşümler ve sanatın kökeninde zamanla izleyicilerin estetik karakterlerinin evriminin rolünü tam olarak tanımlamaya çalışır. Bu evrim, sanatın ne olduğunu tanımlamada tarihsel süreçler için çok temel bir rol oynamaktadırlar. Danto, yine de, estetik yargıların ve estetik öğelerin üretimi arasında yer alan ortakevrimsel geribildirimlerin öneminin tam olarak farkına varmaz. Danto’nun klasik örneğinden yola çıkarak tam bir ortakevrimsel yaklaşımı ortaya koymak istediğimizde, Brillo Kutuları’nın yeniliği, izleyicilerin (en başta da Danto olmak üzere) estetik deneyimlerine dönüşmüştür.
Sanat açısından ortakevrimin önemi, Danto’nun estetik karakterleri değerlendiren tarihsel bileşenler ya da “sanat teorisi” görüşüyle olan bağıdır; sanatın bir sonraki tarihsel tanımı, gibi. Fakat, tam bir ortakevrimsel teori, estetik dönüşümlerde tarih ve popülasyon süreçlerinin rolünü geniş bir çerçevede kavramayı sağlar, yalnızca yeni bir bağlamda sanat olarak sunulan gündelik objelerin dönüşümlerinin kavranmasını değil…

Sanat Dünyaları Estetik Popülasyonlardır
Danto’nun ‘Sanatdünyası’ (Artworld), sanatçıları, eleştirmenleri, küratörleri, performans sanatçılarını, satıcıları, koleksiyonerleri ve genel anlamda izleyicileri içeren birbirleriyle etkileşim halindeki komüniteleri kapsar ve bütün bu bileşenler sanat teorisini etkiler. Böylece, ortakevrim, bir popülasyon olgusudur. … Sanat, bir sosyal davranış biçimidir. … Bir Sanatdünyası, estetik teşekküllerin, üreticilerin ve değer biçenlerin içinde evrildiği herhangi bir popülasyondur (ya da aktif bir biçimde etkileşen alt popülasyon grubudur). … İnsanın Sanatdünyası oldukça kendine münhasır, ağırlaşmış ve birbirinin içine geçmiş bir yapıda karşımıza çıkabilir. Bununla beraber insanın Sanatdünyası, ortakevrimsel değer biçen aynı temel estetik süreçleri paylaşan çok çeşitli biyotik Sanatdünyaları’ndan yalnızca bir alt-örnektir. …
(devam edecek…)
(Çev. Melih Apa)



.
.
.
.