.
.
.
.
.
İnsan
ve Canlı Sanatdünyalarında Ortakevrimsel Estetik
Richard
O. Prum
Evrimsel
Biyoloji ve Ekoloji Bölümü, ve Peabody Doğal Tarih Müzesi, Yale Üniversitesi,
New Haven, CT, Amerika
http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10539-013-9389-8
Received:
13 February 2013 / Accepted: 14 June 2013 / Published online: 6 July 2013
_
The Author(s) 2013.
1
Özet
Bu
çalışma hem insan hem de diğer canlıları kapsayan ortakevrimsel
(coevolutionary) bir estetik teoriyi ileri sürmektedir. Estetikte insanbiçimci
yaklaşımlar, insan-olmayan organizmaların estetik faaliyetlerini ve doğanın
estetiğinde ontolojik karmaşıklığı tanımlamayı önlemektedir. Değer tanıyıcı
ortakevrimsel ele alış bütün canlıların bildirilerini ortak kılmaktadır. Kendi
değer tanırlıklarıyla ortakevrimlerin aralarındaki iletişim biçiminden oluşan
bir sanatı teklifinize sunuyorum. Sanat ve sanat tarihi bir nüfus, bir
popülasyon olgusudur. Ben, Arthur Danto’nun “Sanatdünyası” kavramını, üreten ve
değerlendiren bütün estetik popülasyona yayıyorum. Geçerli sanat kavramları
sadece insan sanatlarıyla sınırlandırılmıştır; insan-olmayan canlıların sanat
formlarını açıklayamaz. İnsanmerkezci algıyı keyfince varsayan her sanat görüşü
biyolojik çeşitliliği bir arada değerlendirmeye, birbirlerinden ne kadar uzak görünseler
de canlıların sanat olarak bildirilerini tanımaya ya da insan sanatı
örneklerinden bazılarını dışarıda bırakmaya ihtiyaç duymak zorundadırlar.
Ortakevrimsel estetik teori, sanatdünyalarındaki (artworlds) estetik
düzenlemelerin ve estetik değerin ortakevrimsel kökenini kapsayarak, hem insan
hem de canlıların sanatdünyalarındaki estetik dönüşümlerden dolayı buluşsal,
kendi kendine deneyime dayalı bir yol sağlar. Estetiği, sanat eleştirisini ve
sanat tarihini bu disiplinlerin kuruluş merkezlerinde insan varlığı olmaksızın
yeniden yapılandırmak sanatı algılayış biçimlerimizde yeni süreçleri harekete
geçirir ve tekil insan estetiği ve estetik çeşitliliğine katkıda bulunur.
Anahtar Kelimeler: Estetik Evrim, Eş
Seçimi, Sanat, Doğa Estetiği, Süsleme, Aposematism (Bazı türler zehirli ya da
tehlikeli oldukları için çeşitli renklere bürünür. Bu duruma aposematizm deir).
Giriş
Sanatın
ontolojik çeşitliliği, estetik düzenlemelerin çeşitliliği, ve estetik
dönüşümlerin karmaşıklığı sanat tarihinde, sanat eleştirisinde ve estetik
felsefesinde aşırı ölçüde entelektüel meydan okumalar sunmaktadır. Evrimsel
biyoloji de dünyadaki organizmaların çeşitliliği üzerine çalışmalarda, onların
evrim tarihlerindeki yeniden yapılanmaları, fonksiyonlarını ve biçimlerini;
evrimsel dönüşümlerinin düzeneğini anlamada benzer bir meydan okumayı
paylaşmaktadır. Hem evrimsel süreçler hem de estetik dönüşümler olsun,
nedenselci kanunlarla düzenlenmektedir. Bu nedenle evrimsel biyoloji özel bir tarihsellik
içinde, sınıflandırma bilimi uyarınca, karşılaştırmalı, gelişimsel ve nüfusa
ilişkin bağlamlarda araştırılmalı ve anlaşılmalıdır. Fakat estetiğin durumu
nedir? Organik evrimle estetik dönüşümler arasında temel ve sabit benzerlikler
var mıdır? Estetik ile evrimsel biyoloji arasındaki sabit entelektüel bağların
olanağı en az Darwin’in (1871) “İnsan Türleri ve Seksüel Seçme”ye kadar uzanır.
Burada (Darwin) cinsel tercih teorisini eş tercihi üzerinden ayrıntılı olarak
açıklar. Darwin, “dişi bir estetik yetenek (estetik yetenek, harfi harfine, eş
seçiminde deneyimlenen “güzellik beğenisi”nin bir evrimi olarak açıklanır)
hayvanlarda süslemeci bir özelliğin evrimine ulaşan ayırt edici evrimsel bir
güç olarak kurar”, tezini varsayar. Darwin, “hayvanların kendi öznel duyuları
ve bilişsel deneyimlerinin temelinde yaptıkları seçimler yatmaktadır”
varsayımını aktarabilmek için eş seçimini tanımlamada estetik bir dil
kullanmaktadır. (2) Ve bu seçimler keyfice cazibe karakterine yol
açabileceklerdir ki bu karakter bireysel seçim yapmayla, herhangi bir doğal
seçim avantajı sağlamayla ilgili değildir. 19. yüzyılda Alfred Russel Wallace
ve diğerleri böyle bir sürecin doğal seçimin güçlü yapısını etkisiz kılacağı
argümanından hareketle Darwin’in eş seçimi üzerinden geliştirdiği estetik
teorisini ciddi bir eleştiriden geçirdiler. Sonuç olarak cinsel tercih yüzyıla
doğru büyük ölçüde terk edildi.
…
Darwin’in
görüşlerinden hareketle ben, görsel karakterlerin evrimi ve eşleşme
tercihlerinin, öznel duyunun ve bilişsel deneyimlerin estetik evriminin ayırt
edici bir modunu yarattığını tartışıyorum. Ki bu durum doğal seçimden bağımsız
evrimsel sonuçlara sahip olabilir.
Son
zamanlarda Dutton (2009) intibak edici, güvenilir cinsel tercih göstergeleri
paradigmasını insanlarda sanatın kökenine uyguladı ve sanat üretiminde insan
kapasitesinin evriminin erkek eşleşme niteliği ve şartlarının uygun
göstergelerine karşın dişi eş seçimi üzerinden evrildiği görüşünü ileri sürdü.
Bu durum insan estetiğine evrimsel psikolojik yaklaşımları, insan sanatının
içeriği ve biçimindeki gerçek dönüşümleri biraz daha açıklanabilir kıldı. Daha
yakın bir dönemde Davies (2012) insan sanatının kaynaklarının estetik analizi
konusunda çok az farklı görüşler ileri sürdü. … İnsan eliyle yapılan mamülleri,
performansları ve insani özleri konu alan genel olarak estetik, estetiğin ulaşmaya
çalıştığı nihai amaçlarmış gibi ele alınır. Oysa diğer tarafta ontolojik
çeşitliliğe düşkünlük, tüm zamanların estetik süreçlerini, estetik yargılarını,
estetik düzenlemelerini ve estetik mevcudiyetlerini doğanın estetik
öğeleriymişçesine kurmak, tesis etmek içindir. … Burada ben biyolojik ve
insana ilişkin estetiklerin klasik
sorunlarına yeni bir çözüm sağlayacak ortakevrimsel bir estetik teori öne
sürüyorum. Bu makalede sanatın sadece insan varlığı üzerinden değil,
genelleştirilebilir estetik süreçler içerisinden doğduğu fikrini
geliştiriyorum. Estetik dönüşümlerin süreci, estetik düzenlemelerin kökeni ve
sanatın doğası lehine, tümdengelimli olmayan, kendi kendine öğrenime dayanan
(buluşsal) bir yönteme imkân vereceğini düşündüğüm bir ortakevrimsel estetik
teoriyi ileri sürüyorum. Amacım, erken dönem modern filozofların icat ettikleri
estetik alemin doğal olmayan asamblaj olgusunu savundukları noktanın tam
tersidir.
3
Hedeflediğim,
ne biyolojik analizlerle geleneksel estetik sorgulamaları açıklayan ne de
indirgeyen yeni bir evrensel estetik teori ortaya koymak değil. Daha çok, estetik
popülasyon içerisinde estetik üreticiler ve değerlendiricilerin ortakevrimsel
senkronizasyonlarındaki tarihsel süreçlere odaklanarak, evrimsel biyoloji,
insan estetikleri, sanat ve sanat tarihi meselelerinin çeşitliliğini anlamak
için çok geniş buluşsal araçlar ortaya koyabileceğimizi söylüyorum. Sanat ve
estetik, bundan daha temel süreçlere indirgenemeyen, bildirimsel iletişimin, yargıda
bulunmanın, seçimin ve evrimsel geribildirimlerin ortaya çıkardığı sonuçlardır.
Doğanın Estetiği
Doğanın
estetiği üzerine çağdaş felsefi görüşler doğanın karmaşık estetik çeşitliliğini
kavramak için yetersizdir. En az iki yetersiz durumu hemen açıklayabiliriz: (1)
İnsan olmayan hayvanların potansiyel estetik faaliyetlerine karşı saygınlığın
olmayışı (2) ve doğanın ontolojik çeşitliliği olgusuna duyulan anlayışın
noksanlığı. Bunlar da insan estetiğine duyulan hürmete sebep olmaktadır.
Önceki
estetik literatür, ‘doğanın estetiği’, insan olmayan organizmaların estetik
faaliyetlerinin olasılığına itibar etmeksizin, yalnızca doğayı estetik olarak
deneyimleyen insana işaret ediyordu. Bu görüşün fazlasıyla dar olduğunu
kanıtlayan bazı biyolojik deliller vardır. İlk olarak, insanın duyusal
sisteminde, estetikte bizi ayrıcalıklı kılacak özel hiçbir şey yoktur.
Duyumlarından yararlanarak geliştirdiği türetilmiş iletişim sinyalleriyle ve
kusursuz ve tamamlanmış duyumsal sistemiyle insan, (tüm bu özellikleriyle)
milyonlarca hayvan türünden yalnızca biridir. … Böylece, insan olmayan
organizmaların estetik deneyim için duyusal kapasiteden yoksun olduklarını
kanıtlayacak biyolojik bir emare yoktur.
…
İnsan-olmayan
hayvanlar eğer estetik faaliyetlerden yoksun olsalardı -yani, özerk davranışsal
tercihleri sergileme kapasiteleri, duyusal bilginin bilişsel evrimine
dayansaydı-, o zaman gerekli duyusal zenginlikten ziyade başka bir tür şeyden
mahrum olmaları gerekirdi. Bu şeyler duyusal yargı olabilir mi? Biyolojik olarak
bu imkansızdır. Bilimsel araştırma verilerinde, birçok hayvanın yaşamlarına
dair büyük ölçüde değer ve yargılarda bulunduğu belgelenmektedir -örneğin
potansiyel eşlerde, bitkilerde ve çiçeklerde. … Estetik süreçleri tüm genişliği
içerisinde anlayabilmek için doğanın mekanik ve tarihsel heterojen
bileşenlerini, yapılan ayrımların varlıkbilimsel çeşitliliğini tanımak
gerekmektedir.
…
Doğanın
estetik bir biçimde en temelde ontolojik kategorileri, biyotik (canlı) ve
abiyotik (cansız) arasındaki ayrımdır.
Şunu
teşhis etmek önemlidir: Yıldızlarla dolu bir gökyüzü ile Orman Ardıcı’nın
şarkısı birbirlerinden derin bir biçimde farklı olgulardır. Onların özellikleri
tamamen farklı süreçlerden geçerek ortaya çıkmış olmalarıdır. Yani, yaşama ait
olmayan optik fizik bir tarafta, fizyolojik fonksiyonel organizma diğer tarafta,
göreceli olarak milyonlarca yılın genetik ve kültürel evrimi sonucu karşımıza
çıkmaktadırlar. Bu esaslı durum estetik açısından daha önceden teşhis
edilemeyecek bir gerçektir.
Doğadaki
biyotik/abiyotik ayrımını takip edecek olursak, çeşitli biyolojik olgular
arasındaki farklılaşmaları daha ileriye taşımalıyız. Örneğin filozoflar (Kant
gibi) neden doğal güzelliği bitkilerin köküyle değil de sık sık çiçekleriyle
örneklendirmektedirler? Biyolojik bileşenlerle ilgili bu soruya cevap, çiçekli
bitkiler soyunun iki farklı bileşeninin fonksiyonel altyapıları arasındaki
temel ayrımda yatmaktadır ve tabii ki bitkinin bu iki parçasının
fonksiyonlarının evrimi farklı süreçleri içermektedir. Kökler bitkiyi toprakta
dengede tutmak ve su ve besinleri topraktan almakla görevlidirler. Kökün
fonksiyonları tamamen fiziksel ve fizyolojik veri için iş görmektedir. Buna
karşın çiçek, toz (döl) taşıma hizmetinde nektarın aktarımı için aracılık
etmekte fiziksel yapıyı kuran polen taşıyıcı hayvanlar için bir görsel bildiri
niteliği taşımaktadır. Çiçeğin bazı parçaları tohum taslağının (ovule) ve üreme
için polenin üretiminde görev almakta, fakat çiçeğin dikkat çekici bileşenleri
-kokusu, sayısı, biçimi, taç ve çanak yapraklarının rengi gibi bileşenler-
taşıyıcı hayvanlar için gerçekten baştan çıkarıcı, cezp edici bir bildiride
bulunmakla görevlidir. Köklerin tersine çiçeğin bu bileşenleri diğer
organizmaların bilişsel yargıda bulunmaları ve öznel duyumsal algıları içerisinden
iş görmektedir. Bir hayvan çiçeğe ilgi duymakta, tecrübeleriyle onu beğenmekte
ve sonra ya onun nektarından beslenmeye karar vermekte ya da onu reddederek
rekabet halinde bulunan diğer çiçekli nektar kaynaklarını değerlendirmeyi
seçmektedir. Zihinsel yargılar ve yiyecek aramaya ilişkin kararlar sonucunda
polen taşıyıcılar ya bitkilere tozlanmada yardımcı olacaklar ya da
olmayacaklardır. Bu durum bitkilerin üreme başarısını belirleyecektir. Köklerin
aksine, çiçekler, tüm bu tanımlanan fonksiyonları, çiçekleri gözlemleyen
taşıyıcı hayvanların nüfusuna ilişkin kararları, öznel duyumsal deneyimleri ve
bu deneyimlerin bir sonraki bilişsel durumları anlamalarını, farkına
varmalarını gerektirir. En iyi çiçek tasarımı, fiziksel kanunlara uyum ile belirlenemez,
fakat rekabet halindeki çiçek türlerinin çeşitli topluluklar içerisinde
potansiyel alımlayıcıların popülasyonuyla dinamik bir biçimde evrimleşmiş
bilişsel durumlarla ve duyumsal yargılarına bağlı sıklıklarla belirlenir.
Tahmin edilebildiği gibi, rüzgarla tozlaşan çiçekler, ki onların fonksiyonu
fiziksel güçle ve fizyolojik veriyle tanımlanabilir, estetik niteliklerden
bariz bir biçimde yoksun çiçeklere sahiptirler.
Doğada Estetik
Ortakevrim
Çiçekler
hayvanların duyumsal deneyimleri ve seçimlerinin piyasası içinde görev alan
canlı bildirimlerdir. Çiçeklerin bilişsel işlevsel altyapıları bitki köklerinde
rastlamadığımız evrimsel süreçlerin farklı modları için fırsatlar yaratır.
Çiçeklerin görsel ve kokusal göstergeleri yalnızca polen taşıyıcı hayvanların
arzularından faydalanmakla ya da onlarla kazara ilişki kurmakla açıklanamaz.
Daha çok, çiçeklerin biçimi ve polen taşıyıcıların yargıları ve duyumsal
sitemleri birbirlerini bir arada evrimleştirmişlerdir.
Çiçekler
unutulmaz uyarıcılar ve değerli ödüllerle polen taşıyıcılarla ortaklıklar
kurarak ve onların bilişsel sistemlerini ve duyumlarını cezp ederek evrimleşmişlerdir.
Polen taşıyıcı hayvanların sinir sistemleri ise yargılarda bulunarak, ayrımlar
yaparak, çiçek çeşitlerini hatırlayarak evrimleşmişlerdir. Dahası, yiyecek
arayıcılar kendi çiçek tercihlerini çiçek çeşitliliği içerisinde kendi
deneyimleriyle aldıkları yanıtlar aracılığıyla geliştirirler. Çiçekler bitki
türlerini farklılaştırırlar, çünkü onlar farklı polen taşıyıcıların bilişsel
kararlarını ve duyumsal yargılarını etkilemede farklı açılardan başarı
gösterirler. Çiçeklere ait formların ve kokuların çeşitliliği çok büyük sayıda
yeniliklerin evrimsel tarihini kanıtlamaktadır. Bu yenilikler, bireyler
arasında dönüşmüş üreme hücrelerinin aktarılmasına yardım etmek için baştan
çıkarılmış hayvanlar üzerinedir. Bitki köklerinin evriminde buna benzer bir
süreç meydana gelmemektedir. Genel olarak doğada ortakevrimsel yaşam
göstergeleri diğer organizmalara açık bir biçimde bildiri işlevi görmektedir.
Bu göstergeler cinsel elverişliliğe, arzulara (bir yavrunun beslenme çağrısı),
nektar, polen ya da meyva gibi ekolojik kaynakların elverişliliğine ve zararlı
kokarcanın kalın işaretleri ya da zehirli yılanın çıngırağı gibi tehlikeye dair
bildirimler içermektedir. Yaşamsal bildirimler tek bir tür ya da birçok tür
içerisinde işlev görebilir. Yaşamsal (biyotik) bildirimler iletişimsel
göstergelerden farklı bir düzenek içerisinde evrim geçirirler, çünkü onlar
diğer organizmaların değerlendirmeleri ve duyumsal yargıları ile ortakevrimleşmekte,
onlara tabi olmaktadırlar. İşlev görebilmesi için bütün iletişimsel
göstergelerin kendi alımlayıcılarıyla birlikte ortak evrim geçirmeleri gerekir.
Fakat bütün göstergeler öznel duyumsal/bilişsel değerlendirmeler ile ortak bir
biçimde evrilmezler. Örneğin her kuşa ait uyarı çağrısı ve şarkı akustik olarak
aynı türde kuşla iletişim içindir.
…
5
Seksüel Seçim Açısından
Ortakevrim
…
Darwin
eş seçiminin evrimde karmaşık, dekoratif bildirim karakteri ile sonuçlandığını
ileri sürdü. Darwin açıkça eşleşme tercihlerinin estetik tercihler olduklarını
belirtti. Dahası, Darwin’in seksüel seçim kavramı kesin bir biçimde
ortakevrimseldi; genetik kavramına bile başvurmadan, o, erkek süslemeciliği ve
dişi estetik tercihlerinin birlikte geliştiği varsayımında bulundu. Bir sonraki
çağda bu varsayımın tamamen terk edilmiş olmasına rağmen, Darwin’in fikri
çağdaş ortakevrimsel seksüel seçim teorisinde zengin bir gelişim gösterdi.
[Lande-Krikpatric yöntemi Darwin’in estetik seksüel seçim kuramının günümüzdeki
versiyonudur.]
Sanatın Ortakevrimi
Ontolojik
çeşitlilik, faydalanılan çoklu duyusal modaliteler ve sürekli değişen insan
sanatının doğası, insan-olmayan organizmaların çeşitliliği, duyusal özellikleri
ve ortakevrimleşmiş biyotik bildirimlerdeki dinamik değişimlere aksetmektedir.
Ben bu benzerliklerin yaygın ortakevrimsel estetik süreçlerden doğduğunu ileri
sürüyorum.
Basit
bir biçimde ortaya koymak gerekirse, sanat, kendi değerlendirme süreçleri içerisinde
ortakevrimleşmiş iletişim formlarından oluşmaktadır. Estetik
ortakevrim, performanslar ya da yapay şeylerle ve onların etkileşimlerinin
tarihi üzerinden tüm zamanlar boyunca birbirlerini karşılıklı olarak
dönüştürdükleri değer biçmelerin sürecidir. Estetik ortakevrim, iletişimdeki yenilikler ve
birbirlerine değer biçme arasında geribildirimlerle ilerleyen bir süreci
tanımlar.
Evrim,
yapay ve uyarıcı ortamlarla ortaya çıkmış duyusal algı ve bilişsel deneyimlerin
bir bilişsel keşfini gerektirir. Bilişsel değer biçme, hem anında erişilebilir
duyusal verilerin çeşitlemelerini, hem de ikincil bilişsel ortaklıkları kapsar.
Her birey için estetik yargının ölçütü, genetik, çevresel, öğrenilmiş,
kültürel, psikolojik, bireysel ya da gelişigüzel faktörler aracılığıyla
tanımlanabilir. Estetik değer biçme tek ya da çoklu duyusal modaliteler ve
bilişsel boyutlar gerektirebilir. Bir birey tarafından verilmiş yargı bir
önceki bireysel estetik deneyimi aynı anda ya da devamlı karşılaştırmalarla
(örneğin çekingenlik göstererek, abartarak, coşarak, vb.) etkileyebilir., fakat
bu şekilde göreceli yargılar temel yargılar değildir. Ortakevrimsel süreç,
estetik öğelerin ve değer biçme özelliklerinin (genetik ve / ya da kültürel
mekanizmalar) geribildirimleri ve başarı yüzdeleri uyarınca ilerleyen bir
süreçtir.
…
7
Tarihsel Süreç Olarak
Estetik
Arthur
Danto, Andy Warhol’un Brillo Kutuları ve diğer estetik düşünce deneyimlerini
analiz ederek etkileyici bir estetik teori geliştirdi (1964, 1981, 1984, 1997,
2003). Danto’nun estetik teorisi ortakevrimsel estetik teorinin birkaç önemli öğesini
önceden ele almıştı. Danto, sanat olarak oluşturulmuş bir varlığın kendine özgü
tarihsel bağlamı gerektirip gerektirmediğini tartıştı. Danto, 1964’te devrimsel
nitelik taşıyan Warhol’un Brillo Kutuları’nın ilk sergilenmesinden 50, 100 veya
500 yıl önce gene bir sanat eseri olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek
tartışmasını sürdürdü. Tarihsel bağlamın hassas karakteri, izleyicilerin bir
şeyi sanat olarak değerlendirmede özgün bir “sanat teorisi”ne sahip olup
olmamalarına bağlı olduğunu belirtti. Bir “sanat teorisi” bir izleyicinin
bilişsel bünyesi veya kapasitesidir. Ki bu kapasite değerlendirmenin
sonuçlarını ciddi bir biçimde etkiler. Danto’nun düşüncesi estetik dönüşümler
ve sanatın kökeninde zamanla izleyicilerin estetik karakterlerinin evriminin
rolünü tam olarak tanımlamaya çalışır. Bu evrim, sanatın ne olduğunu
tanımlamada tarihsel süreçler için çok temel bir rol oynamaktadırlar. Danto,
yine de, estetik yargıların ve estetik öğelerin üretimi arasında yer alan
ortakevrimsel geribildirimlerin öneminin tam olarak farkına varmaz. Danto’nun
klasik örneğinden yola çıkarak tam bir ortakevrimsel yaklaşımı ortaya koymak
istediğimizde, Brillo Kutuları’nın yeniliği, izleyicilerin (en başta da Danto
olmak üzere) estetik deneyimlerine dönüşmüştür.
…
Sanat
açısından ortakevrimin önemi, Danto’nun estetik karakterleri değerlendiren
tarihsel bileşenler ya da “sanat teorisi” görüşüyle olan bağıdır; sanatın bir
sonraki tarihsel tanımı, gibi. Fakat, tam bir ortakevrimsel teori, estetik
dönüşümlerde tarih ve popülasyon süreçlerinin rolünü geniş bir çerçevede
kavramayı sağlar, yalnızca yeni bir bağlamda sanat olarak sunulan gündelik
objelerin dönüşümlerinin kavranmasını değil…
…
Sanat Dünyaları Estetik
Popülasyonlardır
…
Danto’nun
‘Sanatdünyası’ (Artworld), sanatçıları, eleştirmenleri, küratörleri, performans
sanatçılarını, satıcıları, koleksiyonerleri ve genel anlamda izleyicileri
içeren birbirleriyle etkileşim halindeki komüniteleri kapsar ve bütün bu
bileşenler sanat teorisini etkiler. Böylece, ortakevrim, bir popülasyon
olgusudur. … Sanat, bir sosyal davranış biçimidir. … Bir Sanatdünyası, estetik
teşekküllerin, üreticilerin ve değer biçenlerin içinde evrildiği herhangi bir
popülasyondur (ya da aktif bir biçimde etkileşen alt popülasyon grubudur). …
İnsanın Sanatdünyası oldukça kendine münhasır, ağırlaşmış ve birbirinin içine
geçmiş bir yapıda karşımıza çıkabilir. Bununla beraber insanın Sanatdünyası,
ortakevrimsel değer biçen aynı temel estetik süreçleri paylaşan çok çeşitli
biyotik Sanatdünyaları’ndan yalnızca bir alt-örnektir. …
(devam
edecek…)
(Çev.
Melih Apa)
.
.
.
.