.
.
.
Ortak Zenginlik
M. Hardt
& A. Negri
Çev. Eflâ-Barış Yıldırım -
Ayrıntı Yayınları 2011 (2009) İstanbul
42
Tarihin mutlak bir
görecelikle tehdit edildiğine inanıldığında, dini değerler ya da iradeci
onaylamalar tek alternatifmiş gibi gözükür.
49
... Foucault, elbette
siyasal İslam'ı desteklemez ve açıkça böylesi bir İslam'da ya da Şii din
adamları sınıfında devrimci hiçbir yan bulunmadığında ısrar eder; ancak
Avrupa'da başka yerlerdeki diğer tarihsel örneklerde olduğu gibi, dinin İran'da
halk sınıflarını harekete geçiren bir mücadele biçimine önayak olduğunu kabul
eder. ... Foucault'nun halk hareketlerinde dini güçlerin günlük yaşam, aile
bağları ve sosyal ilişkileri özenle düzenleme biçimine hassasiyet göstermesi
hiç de şaşırtıcı değildir. Başkaldırı bağlamında Foucault, "Onlar için
din, öznelliklerini radikal biçimde değiştirecek bir şey bulma vaadi ve
garantisi gibiydi" diye açıklar. Bizim Şah'ın devrilmesinin ardından
baskıcı teokratik bir rejimin, kendisinin karşı çıktığı bir rejimin iktidara
geldiği gerçeğinden ötürü Foucault'yu suçlamak gibi bir niyetimiz yok. Bunun
yerine, onun makalelerinde en kayda değer bulduğumuz yan, isyanın dinsel
köktenciliğinde ve beden üzerine odaklanışında, eğer farklı bir şekilde
kullanılıp, teokratik rejimin sınırları dışına çıkarılabilseydi, radikal bir
öznellik değişimi getirebilecek ve bir özgürlük projesine katkıda bulunabilecek
biyo-politik güçlerin ayırdına varmış olmasıdır.
Şehrin büyük bir
sessizliğe bürünüşü, şehrin ortasında son çığırtkan ve yırtıcı hesaplaşmaların
yaydığı seslerin üstünü örtüyordu. Şehir resmen boşalmıştı. Korunan hakları
tehdit eden kişiler, artık ortada değillerdi. Hırsız yoktu. Şehrin ortasında
kalan zümre de bir süre sonra sessizliğe büründü, dudaklar gerginleşti, aslında
yana bakan sabit gözler yakında gelecek yokedilişlerinin ayak seslerini duymaya
başlamışlardı bile.
64
(Hobbes'un çokluk ve halk
arasındaki kavramsal ayrımının temel içeriği) Hobbes, kralın halk olduğunu ilan
eder; çünkü çokluğun aksine halk, birleşik bir nesnedir ve tek bir şahıs
tarafından temsil edilebilir. Hobbes'un ayrımı yüzeyde basitçe geometriktir:
çokluk çoğulken (ve bu nedenle tutarsız, kendini yönetmekten acizken); halk
birdir (ve bu nedenle egemenliğe muktedirdir).
72
(Foucault) İktidar
yalnızca özgür özneler üzerinde ve sadece onlar özgür olduğunda uygulanır.
74
"Eğer dünyaya
inanırsanız ne kadar önemsiz olurlarsa olsunlar, kontrolü berteraf eden
olaylara neden olursunuz; yüzey ya da hacimleri ne kadar küçk olursa olsun yeni
uzam-zamanlar yaratırsınız... Kontrole direnme ya da boyun ğeme yetimiz, her
hareketimizde ayrı değerlendirilmelidir." (Gilles Deleuze, Negotiations,
1995)
75
Biyopolitik olay aslında
daima eşcinsel/queer bir olaydır; egemen kimlik ve normları parçalayarak
iktidar ve özgürlük arasındaki bağlantıyı açığa çıkaran ve böylelikle
alternatif bir öznellik üretimini başlatan yıkıcı bir öznelleştirme sürecidir.
77
2. Bölüm: Modernite ve
Alter-Modernite Manzaraları
79
Modernite her zaman
ikilidir. Akıl, Aydınlanma, gelenekten kopuş, sekülerizm ve benzeri terimlerle
tanımlamadan önce, modernite bir iktidar ilişkisi olarak anlaşılmak zorundadır;
yani tahakküm ve direniş, egemenlik ve özgürleşme mücadelesi olarak.
80
Sömürgecilik öncesi
uygarlıklar birçok örnekte oldukça ileri, zengin, derin ve karmaşık
uygarlıklardır ve sömürgeleştirilenin modern uygarlık denilen şeye katkısı
azımsanmayacak düzeydedir ve büyük ölçüde görmezden gelinmiştir. Bu perspektif,
geleneksel ve modern, yabani ve medeni gibi yaygın kabul gören ikilikleri
parçalayıp dağıtır. Burada ... daha önemli olan şey şudur: Modernitede
yaşanılan karşılaşmalar, daimi karşılıklı dönüşüm süreçleri biçiminde kendini
gösterir.
85
Köleler ve proleterler,
dünya çapındaki kapitalist iş bölümünde tamamlayıcı roller oynar; ancak
Jamaika, Recife ve Alabama'nın köleleri aslında İngiltere ve Fransa'nın
kapitalist ekonomilerine Birmingham, Boston ve Paris'teki işçilerden daha az
dahil değildir.
86
Hiç şüphesiz bu, Haiti
Devrimi'nin modern tarihte bu kadar görmezden gelinmesinin nedenlerinden
biridir.
88
"Hiç kimse, bütün
haklarını ve dolayısıyla da gücünü insan olmaktan çıkacak kadar başkasına
devredemez; istediği her şeyi yapabilen bir egemen güç de asla
olmayacaktır." Baruch Spinoza, Theological-Political Treatise
Tarihsel açıdan bu
düşünce, köle ayaklanmalarının, isyanlarının ve toplu çıkışların oynadığı
belirleyici rolü aydınlatır.
93
Biyo-iktidarın bedenlere
derinlemesine nüfuz eden bir işleyişe sahip olduğu gerçeği, direniş için yer
olmadığı anlamına mı gelir? ... İktidarı temel olarak ve direnişi de ona tepki
olarak düşünmemeliyiz; aksine kulağa her ne kadar paradoksal gelirse gelsin,
direniş iktidardan önce gelir. (Savaş aygıtının devletten önce göçebenin elinde
olması gibi...) Burada Foucault'nun iktidarın sadece özgür özneler üzerinde
uygulandığı tezinin ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Öznelerin özgürlüğü,
iktidarın uygulanışından önce gelir ve onların direnişi basitçe o özgürlüğü
ileri taşıma, genişletme ve güçlendirme çabasıdır.
96
Endüstriyel işçi sınıfının
dışındaki başkaldırı ve emek figürlerinin pre-kapitalist veya ilkel olarak
küçümsenmesi Marxist gelenek içinde kayda değer bir yere sahiptir.
101
Mariategui,
"Kızılderililer, yüzlerce yıllık cumhuriyetçi yasalara rağmen, bireyselci
olmadılar" diye yazar; onlar aksine ortak varoluş temelinde bir toplumda
ısrar ettiler.
Üç büyük sosyalist
devrimin hepsi de -Çin, Küba ve Rusya'da- bu devrimlere yol açan devrimci
mücadeleler güçlü anti-modernite kuvvetleriyle dolu olmasına rağmen,
tereddütsüz bir şekilde modernleştirme projelerini takip etmiştir. ... ekonomik
kalkınma politikaları ve ideolojileri...
103
... Sovyetler Birliği'nin
kalkınma modeli eğer kapitalist kalkınma diline tercüme edilmiş bir kurtuluş
yanılsaması değilse neydi?
Çin'de kriz, sistemin
çöküşüne değil evrilmesine yol açtı; fakat bu, kapitalist emek organizasyonu
eşliğinde kalkınma sürecinin tamamen merkezi siyasi yönetimi anlamına gelen bir
evrimdi. ... Geriye dönüp baktığımızda, Çin'de şu anda varolan neo-liberal
rejim, kalkınmacı ideolojinin sosyalist rejim içinde başından beri ne kadar
güçlü olduğunu daha iyi görmemize yardım ediyor.
Son olarak Küba, şimdiye
kadar sadece kendisini zamanda dondurarak, başlangıçtaki bileşenlerini
kaybetmiş bir tür sosyalist ideolojiyi korur hale gelerek, krizin sonuçlarını
kendinden uzak tutmayı başarabildi. ... iki korkutucu alternatifi bertaraf
etmek zorunda: Sovyet deneyiminin feci sonu ya da Çin'in neo-liberal evrimi.
104
Modernite ve modernizasyon
projesi, devrimci mücadelelerde ortaya çıkan anti-modernite kuvvetlerinin bastırılması
ve kontrolü için bir anahtar haline geldi.
112
Alter-Modernite
"İçinde birçok
dünyanın mümkün olduğu bir dünya" Zapatista sloganı
113
(1990'ların sonunda ve
yeni milenyumun ilk yıllarında kürsel sistemin liderlerinin buluşmalarında,
Kuzey Amerika ve Avrupa çapında geniş protestolar düzenli olarak görülmeye
başlandığında, medya onları hızlı bir şekilde "küreselleşme karşıtı"
olarak tanımladı. Bu hareketlerde yer alanlar bu kavramdan rahatsızdı; çünkü
küreselleşmenin mevcut biçimine karşı çıkmakla birlikte, onların birçoğu genel
olarak küreselleşmeye karşı değildi. Aslında, onların önermeleri, alternatif
fakat eşit küresel ticaret ilişkileri, kültürel alışveriş ve politik süreçlere
odaklanır ve hareketlerin kendisi küresel ağlar inşa etmiştir. Bu hareketlerin
kendileri için öngördüğü isim, o halde, küreselleşme karşıtlığından ziyade,
"alter-küreselleşme"dir (veya Fransa'da yaygın olduğu gibi,
altermondialiste).
114
... biz "alter-modernite"
terimiyle, bizim kavramsallaştırmamızda terim anti-modernite geleneğinden
doğduğu için, modernite ve onu tanımlayan iktidar ilişkisinden bir kopuşu
kastediyoruz; ancak aynı zamanda karşıtlık ve direnişin ötesine geçtiği için
anti-moderniteden de ayrılır.
(Fanon) (ulusal bilinç,
siyahlık ve pan-Afrikanizm tehlikeleri gibi)... İster geçmiş acılar ister
geçmiş zaferler adına olsun, kimliği ve geleneği olumlamanın modernitenin
tahakkümüne karşı çıkışta bile, statik bir pozisyon yaratma tehlikesi taşır.
Entelektüel, anti-modernitede sıkışıp kalmaktan kaçınmalı ve onu aşarak üçüncü
bir aşamaya geçmelidir.
115
Anti-moderniteden
alter-moderniteye geçiş, zıtlıkla değil, kopuş ve dönüşümle tanımlanır.
116
Meksika'daki yerli hakları
için verilen Zapatista mücadeleleri, bu alter-modernitenin belirgin bir politik
örneğini sunar. Zapatistalar, kimlik haklarına bağlı tartışmalı stratejilerden
hiçbirisini takip etmez: Onlar ne (pozitif hukuk geleneği uyarınca) yerli
kimliğinin diğer kimliklere eşit olduğunun yasalarla kabulünü talep eder; ne de
(doğal hukuka göre) devlet karşısında geleneksel yerli iktidar yapı ve
otoritelerinin egemenliği talebinde bulunur. Aslında çoğu Zapatista için,
politikleşme süreci zaten hem Meksika devletiyle bir çatışmayı hem de yerli
toplumların geleneksel otorite yapılarının bir reddini gerektirir. ... Onlar
"olduğumuz kişi olma" değil; daha ziyade "olmak istediğimiz
olma" hakkını talep eder.
117
Sosyalizm müphem bir şekilde
modernite ve anti-modernite arasında dururken; komünizm, alter-modernite
yollarını geliştirmek için ortak varoluşla doğrudan bağ kurarak hem modernite
hem anti-moderniteden kopmak zorundadır.
118
Alter-modernite sadece bir
kültür ve uygarlık değil; aynı oranda bir emek ve üretim sorunudur.
127. alter-modernite
-Avrupa Aydınlanması
içindeki alternatif hat
-İşçi hareketleri hattı
-sömürgecilik,
emperyalizm, ırk temelli egemenliğe direnen hat
121
... çokluk, tekilliklerin
sayısız çoğulluğu arasında özerklik, eşitlik ve dayanışma ilişkileri tarafından
karakterize edilen alter-modern mücadelelerin özgünlüğünü kavrayabilen, bir
uygulamalı paralelizm anlayışıdır. Dünya çapındaki başka birçok mücadelede
olduğu gibi, Bolivya mücadelelerinde de tüm işçileri temsil edebilen veya
onlara rehberlik edebilen madenciler gibi tek bir emek figürü yoktur. Bunun
yerine madenciler, sanayi işçileri, köylüler, işsiz insanlar, öğrenciler, ev
işçileri ve emeğin diğer sayısız sektörü mücadeleye eşit derecede katılır.
122
Buradaki yol gösterici
ilke daha önce Zapatista bağlamında gördüğümüzün aynısıdır: Hedef, kimliklerin
tanınması, korunması veya onaylanması değil; çokluğun kendi kaderini
belirleyebilme gücüdür.
124
Önceli çalışmamızda biz
... post-modernite kavramından faydalandık. Buna rağmen post-modernite kavramı,
sona ermiş olana odaklanarak her şeyden önce negatif bir tasarım olduğundan,
kavramsal olarak belirsizdir. ... Aşırı bir çeşitlilik gösteren post-modernite
teorileri, genellikle toplumsal normların ve geleneklerin çağdaş uçuculuğundan
bahseder; ancak kavramın kendisi güçlü bir direniş fikri içermediği gibi
modernitenin "ötesini" neyin oluşturduğunu da açıklamaz.
125
... alter-modernite
öznellik üretimi için bir aygıt
[dispositif] oluşturur.
alter-modernitenin kendi
terimleriyle tanımlanması:
1.
Avrupa Aydınlanması içindeki alternatif hat... Machiavelli, Spinoza, Marx ...
Burjuva toplumunun ve modern Avrupa felsefesinin başlangıcından beri, bu hat
egemen mutlakçılığa karşı, her ne kadar cumhuriyetçi bir maske altında
yürütülmüş olsa bile, mutlak demokrasi arayışını ifade etmiştir.
2.
Dünya çapındaki işçi hareketleri... Burada da ... alternatif hat genellikle
bastırılmış ve tanınmaz kılınmıştır.
3.
(Bu hat) sömürgecilik, emperyalizm ve çok değişik biçimler almış ırk temelli
egemenliğe direnen anti-modernite kuvvetlerini birbirine bağlar. Daha önce, bu
tür hareketlerin tepkisel, zıt bir pozisyonda sıkışmaları ve modernite
diyalektiğinin dışına asla çıkamamaları tehlikesinden söz etmiştik. Ancak daha
da ciddi bir tehlike, başarılı başkaldırıların sonuçta modernitenin hiyerarşik
iktidar ilişkilerini yeniden üretmeleridir. Kaç muzaffer ulusal özgürlük mücadelesi,
ulusun küresel hiyerarşinin dibindeki konumunu onaylayarak ve halklarını
sefilliğe mahkum ederek, yalnızca kapitalist mülkiyet ilişkilerini daimi hale
getiren sömürgecilik sonrası devletlerin kurulmasıyla ve bu devletler eliyle
küçük bir elit grubun hükümranlığıyla son bulmuştur!
127
Ne var ki bu üç hattın
hiçbirisi, alter-modernitenin yeterli bir tanımını oluşturmak için tek başına
yeterli değildir.
... normatif yapıların,
toplumsal hiyerarşilerin, sömürünün, vs eleştirisi gereklilik olmaya devam etse
bile, bu entelektüel etkinlik için yeterli bir temel değildir artık.
Entelektüel aynı zamanda, mücadelelerin arzuları ve pratiklerini normlar ve
kurumlara dönüştürüp, yeni sosyal örgütlenme tarzları öne sürerek, yeni teorik
ve sosyal düzenlemeler yaratabilecek kapasitede olmalıdır.
128
Entelektüel, diğerleri
arasında tekil bir varlık olarak çokluğu yaratmayı hedefleyen ortak araştırma
projesinde yer alan bir militandır ve sadece bir militan olabilir.
131
Ortak varoluşta bilgi için
bir temel keşfetmek, her şeyden önce, bilimsel geleneğin nesnellik yalanlarının
bir eleştirisini ama elbette o geleneğe bir dışarısı aramayan türde bir
eleştiriyi gerektirir.
132
(Wittgenstein) "Yani
neyin doğru neyin yanlış olduğuna insanların anlaşması mı karar verir diyorsunuz?"
... "Doğru ve yanlış olan insanların söyledikleri şeylerdir ve onlar
kullandıkları dil üzerinde hemfikirdirler. Bu, fikirler konusunda değil; yaşam
biçimleri [Lebensform] konusunda varılan bir anlaşmadır".
Dilsel pratik, yaşam
biçimlerinde örgütlenen bir hakikatin kurucusudur: "Bir dili tahayyül
etmek; bir yaşam biçimini tahayyül etmek demektir."
134
Biyo-politik akıl,
rasyonelliği yaşamın hizmetine, tekniği ekolojik ihtiyaçların hizmetine ve
servet birikimini de ortak varoluşun hizmetine sunmak zorundadır.
136
Foucault'nun öznellik
üretiminde aktif olan maddi, sosyal, duygusal ve düşünsel mekanizmalar
anlamında kullandığı dispositifler kavramı... Foucault dispositif'i stratejik
bir amaç tarafından yönlendirilen bir heterojen elementler ağı olarak tanımlar:
"Dispositif'ten temel
işlevi, diyelim ki, verili bir tarihsel anda bir talebe [urgence] cevap vermek
olan bir tür oluşumu anlıyorum. Dispositif'in böylece, onun güç ilişkisinin
belirli bir manipülasyonu ve o güç ilişkisindekilerle ya onları belirli bir
yönde geliştirmek veya engellemek ya da onlara istikrar kazandırıp onlardan
faydalanmak için rasyonel ve düzenlenmiş bir müdahaleyi kapsaması [anlamına
gelen], muazzam bir stratejik fonksiyonu vardır. Dispositif bu yüzden her zaman
bir iktidar ilişkisiyle tanımlanır; ama sürekli olarak kaynaklandığı ve aynı
zamanda koşullandığı bilginin bir ya da birkaç sınırına bağlıdır."
Foucault'nun stratejik
bilgi kavramı, ortak varoluşun kolektif üretimini, egemen iktidarı yıkmayı ve
güçleri belirli bir yönde yeniden yerleştirmeyi amaçlayan bir müdahale olarak
kavramamıza olanak tanır.
141
(dünyanın pek çok yerinde
emeğin geçirdiği mevcut dönüşümler:) 1. maddi olmayan emeğin hegemonyası, 2.
çalışmanın kadınsılaşması, 3. karışım ve göç
143
... kapitalist üretim
apaçık biçimde sadece (hatta aslen) metaların değil, toplumsal ilişkilerin ve
yaşam biçimlerinin de üretimine yönelir.
145
Politik ekonomiye dair
eleştiriler, Marksist gelenek de dahil olmak üzere, genellikle artı-değer ve
sömürüyü anlamak için ölçümsel ve niceliksel yöntemlere odaklanmıştır. Buna
karşı biyo-politik ürünler, tüm niceliksel ölçümleri aşmaya ve paylaşılması
kolay ve özel mülkiyet olarak kuşatılması güç olan ortak biçimlere bürünme
eğilimi gösterir.
150
Düşünsel ve duygusal emek,
çağrı merkezleri veya gıda hizmetleri gibi kimi en sıkı ve en ağır sömürü
koşullarında bile, işbirliğini genellikle kapitalist komuta zincirinin dışında,
özerk olarak üretir. İşbirliğinin entelektüel, iletişimsel ve duygulanımsal
araçları genellikle üretici karşılaşmaların kendi bünyesinde yaratılır ve
dışarıdan yönlendirilemez.
151
... sermaye ve üretken
toplumsal yaşam arasındaki ilişki, artık Marx'ın anladığı anlamda organik
değildir; çünkü sermayenin üretim süreçlerindeki rolü giderek dışsallaşmakta ve
azalmaktadır. Biyo-politik emek gücü kapitalist bünye içinde işleyen bir organ
olmaktan ziyade giderek daha fazla özerk hale geliyor; sermaye de disiplinci
rejimleriyle, ele geçirme aygıtlarıyla, el koyma mekanizmalarıyla, mali ağlar
ve benzeri şeylerle basitçe bu beden üzerinde bir parazit gibi geziniyor.
159
[biyo-politik] emek
gücünün üretkenliğinin, sermaye tarafından istihdamınca belirlenmiş sınırları
giderek daha fazla aştığı gerçeği... Sözgelimi otomobil işçileri olağanüstü
mekanik ve teknolojik bilgi ve vasıflara sahiptir; ancak bunlar esasen çalışma
yeri odaklıdır: Bu vasıflar ev garajlarındaki bazı kaba onarım işleri dışında,
sadece fabrikada ve dolayısıyla ancak sermayeyle bağlantısı içinde
gerçekleştirilebilir. Buna karşılık duygulanımsal ve zihinsel yetekler,
işbirliği ve örgütsel ağlar oluşturma kapasiteleri, iletişim vasıfları ve
biyo-politik emeği karakterize eden diğer yetiler genellikle çalışma yeri
odaklı değildir.
172
Kronolojik zamanın
tekrarını ve monotonluğunu kıran fırsat anı anlamına gelen kairos'un politik
bir özne tarafından yakalanması gerekir.
173
... çokluk, kendisini
oluşturan tekilliklerin özerkliğini feda etmeden kendisini nasıl
örgütleyebilir?
198
Spinoza, duyumlar
düzeyinde bir yaşam için özlem ve yaşam özlemi (conatus) tanımlar; bu özlem
duygulanımlar aracılığıyla işleyen arzu (cupiditas) üzerine inşa edilir ve
arzunun içinde yönlendirilir: Buna karşılık arzu, akılda işleyen sevgide (amor)
güçlenir ve onaylanır.
199
... cehalet, korku ve
batıl inancı sadece akıl yoksunluğu olarak değil; ancak kendisine karşı
döndürülmüş bir aklın gücü ve eşit derecede de engellenmiş ve bozulmuş bir
bedenin gücü olarak değerlendirmek gerekir. Bu yaklaşım bize, insanların bazen
neden kölelikleri için kurtuluşlarıymış gibi çaba gösterdiğinin, yoksulların
neden kimi zaman diktatörleri desteklediğinin, işçi sınıfının neden aşırı sağ
partilere oy verdiğinin ve istismar edilen eş ve çocukların neden
istismarcılarını koruduğunun Spinozacı bir açıklamasını sunar.
203
... bizi (sözümona) daha
büyük bir kötülükten koruyan ehvenişer...
224
cuius regio, eius
religio ... Kimin toprağı, onun dini.
236
"Ben kalabalıktan,
sürüden nefret ederim. Kalabalık bana her zaman aptal ya da aşağılık zulümlerin
suçlusu gibi gelmiştir... Kalabalığı, isyan günleri hariç hiçbir zaman
sevmedim, belki o zamanlar bile sevmedim! O günlerde, havada muhteşem bir
esinti vardır ve insan, doğanınki kadar büyük, ancak daha çoşkulu olan bir
insan şiirselliğiyle sarhoş olduğunu hisseder." Gustave Flaubert'ten
Louise Colet'e, 31 Mart 1853
İktidar yalnızca özgür
özneler üzerinde uygulanabilir ve bu nedenle bu öznelerin direnişi gerçekten de
iktidara ardıl değildir; aksine önsel olan özgürlüklerinin bir ifadesidir.
Özgürlüğün bir uygulama alanı olarak isyan, iktidarın tepki olarak alacağı
biçimlerden önce gelmekle kalmaz, aynı zamanda onları önceden tasarlar.
237
... bizim görevimiz,
küresel yönetişimin bozuk dünyasında iktidarın özgürlük ve adalet karşıtı
tutumlarıyla, hiyerarşi ve kontrolün çeşitli biçimleriyle ve el koyma ve sömürünün
acımasız biçimleriyle yüz yüze kalan özneler tarafından ifade edilen öfke temelinde aşağıdan doğan antagonistik
öznelliklerin örgütlenme çerçevesini incelemektir.
238
... öfke, belli bir
miktarda şiddet içerir.
Modern politik
hareketlerin tarihinde, öfkeye dayalı kendi kendini örgütleyen hareketlerin
önemli örnekleri genellikle jaköriler [jacqueries] olarak isimlendirilmiştir:
On altıncı ve On yedinci avrupa'da görülen öfkeli köylü ayaklanmalarından, on
dokuzuncu ve yirminci yüzyılın kendiliğinden işçi isyanlarına, sömürgecilik
karşıtı başkaldırılardan ırksal isyanlara kadar kent ayaklanmalarının, yiyecek
isyanlarının çeşitli biçimleri vs.
239
... bazılarının salgın
dediği ve modern tarihi duraksatan böylesi ayaklanmaların...
240
... ekonomik üretimin
alanı toplumsal düzleme boydan boya yayılmış ve ekonomik değerin üretimi
giderek artan bir şekilde toplumsal ilişkiler ve yaşam biçimlerinin üretiminden
ayırt edilemez hale gelmiştir.
243
Marx ve Maksist gelenek,
iki temel zamansal ayrıma odaklanır: Zorunlu emek zamanı (işçinin hayatını
sürdürmek için zorunlu olan değerin üretildiği zaman) ve artı-emek zamanı
(kapitalist tarafından el konulan değerin üretildiği zaman) arasındaki ayrımla
çalışma zamanı ve yaşam zamanı arasındaki ayrım. ... Zorunlu emek zamanı ve
artı-emek zamanı bugün, giderek artan bir şekilde ardışık olarak değil, eş
zamanlı olarak kavranmak zorundadır...
248
... "terörist"
olarak damgalanan bütün direniş biçimlerine karşı terör uygulanır.
249
"Doğa, yani insan
bedeni olmadığı sürece doğa, insanın inorganik bedenidir." Marx
250
... ortak varlık
-İtalyanca il comune- kent anlamına gelir. Biyo-politik üretim için temel
olarak işlev gören ortak varlık, ... esas olarak toprak, mineraller, su ve
gazın maddi elementlerinde bulunan "doğal ortak varlık" değil;
diller, imgeler, duygular, kodlar, alışkanlıklar ve pratiklerde bulunan
"yapay ortak varlık"tır.
251
Fabrikanın alanı kent
içinde olmasına rağmen, yine de yalıtıktır. Endüstriyel işçi sınıfı fabrikada
üretir ve sonra bir başka yaşam faaliyeti için fabrika duvarlarını aşıp, kente
geçer.
254
polis ... Tekillikler
arasındaki karşılaşmaların politik olarak düzenlendiği yer.
255. Sermaye aslında
metropoldeki şenlikli karşılaşmaları düzenleme değil; sadece üretilen ortak
zenginliğe el koyma yetisine sahiptir.
264
En sentetik terimlerle
ifade edecek olursak, krize, biyo-politik emeğin yeni ontolojisi yol açtı.
Günümüz ekonomisinde merkezi bir rol olarak gelişen entelektüel, duygusal ve
düşünsel emek, fabrika toplumu döneminde geliştirilen komuta ilişkisi ve
disiplin biçimleriyle kontrol edilemez.
267
... üretim, yaşam
biçimleri üreten "antropogenetik" bir hal alıyor. Bilginin ekonomik
üretim içinde izlediği bu yörüngeden iki gerçek açığa çıkar. Birincisi bilgi
artık sadece (meta formunda) bir değer yaratma amacı değildir; daha ziyade,
bilgi üretiminin kendisi bir değer yaratma sürecidir. İkincisi bu bilgi artık
bir kapitalist kontrol silahı olmaktan çıkmakla kalmaz, aynı zamanda aslında
sermaye de paradoksal bir durumla yüz yüzedir: Bilgi üretimi yoluyla değer
yaratmaya mecbur kaldığı oranda, bilgi sermayenin kontrolünden kaçar.
268
... sosyalizm, kapitalist
üretimin devlet tarafından yönetilmesini sağlayan bir rejimdir.
272
... sosyalizm ve komünizm
arasındaki farklılık... Bugünkü standart gazetecilik dilinde, komünizm daha çok
ekonomi ve toplumun merkezileştirilmiş bir şekilde devlet tarafından kontrol
edilmesini, faşizme paralel totaliter yönetim biçimini ifade etmek için
kullanılır. Bir kavramın bu denli yozlaştırıldığı... komünizmi şu şekilde
tanımlamaya başlayabiliriz: Kapitalizm için özel olan neyse, sosyalizm için
kamusal olan neyse, komünizm için de ortak olan odur.
274
Biz doğmakta olan
İmparatorluk'un, biraz ironik bir şekilde ... bir monark, sınırlı bir
aristokrasi ve daha genel bir (düzmece-)demokratik temeli birleştiren
piramitsel bir yapı içeren karma bir kuruluşa sahip olduğunu öne sürüyoruz.
276
Küresel aristokrasinin
monarka ihtiyacı vardır: Onun Washington'da (veya Pekin'de) merkezi bir askeri
iktidara; Los Angeles'ta (veya Mumbai'de) merkezi bir kültürel iktidara; New
York'da (veya Frankfurt'ta) merkezi bir mali iktidara vs. ihtiyacı vardır.
280
ortak varoluş ... serbest
erişim, serbest kullanım, özgür ifade, serbest etkileşim...
281
Ortak varoluşun birikimi,
pek de bizim daha fazla fikir, daha fazla görüntü, daha fazla duygulanım vs.
sahibi olmamız anlamına gelmez; ancak daha önemlisi, gücümüzün ve
duygularımızın artışı anlamına gelir: Yani düşünme, hissetme, görme,
birbirimizle ilişkilenme ve sevme güçlerimizin artışı.
Politik ekonominin bu tür
kavramlarını [büyüme, varoluş stokunun artışı, üretim kapasitesi, vs.]
toplumsal terimlerle yeniden düşünmemizi sağlayan gerekçelerden birisi,
biyo-politik üretimin kıtlık mantığıyla sınırlanmamış oluşudur. Biyo-politik
üretim, zenginlik ürettiği hammaddeleri yok etmez veya azaltmaz. Biyo-politik
üretim, biyo'yu tüketmeden işe koşar. Üstelik, onun ürünü dışlayıcı değildir.
Bir fikri veya imgeyi sizinle paylaştığımda, benim bu imge veya fikirle düşünme
kapasitem azalmaz; aksine, fikirleri ve imgeleri değişmemiz, benim
kapasitelerimi arttırır. Ve duygulanımların üretimi, iletişim devreleri ve
işbirliği tarzları doğrudan doğruya toplumsaldır ve paylaşılabilir.
282
... profesyonel
ekonomistlerin niceliksel göstergeleri, bu biyo-politik alan üzerine çok
sınırlı bir bakış açısı sunar.
298
Tarihsel açıdan egemen
olarak ortaya çıkan ve temel amacı mülkiyeti korumak ve ona hizmet etmek olan
cumhuriyrtçi yönetim sermayenin gelişimi besleyerek, onun aşırılıklarını
düzenleyerek ve çıkarlarını teminat altına alarak, sermaye için yeterli bir
destek işlevi gördü.
303
büyük metyropoller ...
içme suyu, temel sağlık koşulları, elektrik, makul fiyatlı gıda ve yaşamı
sürdürmek için diğer fiziksel gereksinimler...
305
aile maaşı
321
... kimliğin vahşetinin,
özellikle de bu vahşete tabi olmayanlar için büyük oranda görülmez olması, bu
şiddete karşı gelmeyi çok daha zor bir hale getirir.
332
Kimliğe kıyasla tekillik
kavramı, içsel olarak onu çokluğa bağlayan üç temel karakteristikle tanımlanır.
Her şeyden önce tekillik, kendisi dışındaki bir çokluğa işaret eder ve onunla
tanımlanır. Hiçbir tekillik kendi başına varolamaz ve kavranamaz; varlığı ve
tanımı zorunlu olarak toplumu oluşturan diğer tekilliklerle ilişkisinden türer.
İkinci olarak her tekillik, kendi içindeki bir çok boyutluluğa işaret eder. Her
tekilliği boydan boya kesen sayısız ayrım, tekilliğin altını oymaz; aslında
onun tanımını oluşturur. Üçüncü olarak, tekillik her zaman, zamansal bir çok
boyutlulukla, bir farklı oluş süreciyle iç içedir.
333
Kimlikler kurtarılabilir;
ancak sadece tekillikler kendilerini özgürleştirebilirler.
345
Lenin'in, insanların işte
patrona ihtiyaç duyacak şekilde yetiştirildikleri için, politikada da patrona
ihtiyaç duydukları iddiası... Bugünün biyo-politik üretimi... işte patrona
ihtiyacı yoktur.
346
Hannah Arendt, ekonomik
faktörlerin politik yaşamla olan alakasını önemsemez; çünkü işgücü
kapasitelerinin (vazifelerin tekrarının ezberi, komutaya itaat vs.) özerklik-
iletişim, işbirliği ve yaratıcılık gerektiren politik yaşamla bağlantılı
olmadığına inanır. Bununla birlikte biyo-politik emek, giderek artan bir
şekilde bu gerçek politik kapasiteler tarafından tanımlanır ve dolayısıyla
ekonomik alanda ortaya çıkan bu kapasiteler, demokratik organizasyonların politik
alandaki gelişimini mümkün kılar ve aslında iki alan arasındaki giderek artan
genel örtüşmeyi gözler önüne serer.
369
Spinoza'nın düşüncesinde,
aslında, etkileme gücümüz (aklımızın düşünme gücü ve bedenimizin eyleme gücü)
ve duygulanma gücümüz arasında bir denklik vardır. Aklımızın düşünce yeteneği
büyüdükçe, başkalarının fikirleri tarafından duygulanma kapasitesi de artar;
bedenimizin eyleme etkisi arttıkça, diğer bedenlerden etkilenme kapasitesi de
artar.
.
.
.