.
.
.
.
.
Gilles
Deleuze & Félix Guattari (1975)
Kafka (Minör Bir Edebiyat
İçin)
(Çev.
Özgür Uçkan - Işık Ergüden), Yapı Kredi Yayınları, 2001 İstanbul
İçerik ve Anlatım
10
Kafka’yı
ilgilendiren şey, bestelenmiş, göstergebilimsel olarak biçimlendirilmiş bir
müzik değil, sesli bir katışıksız maddedir. (John Cage tarzı konser)
11
Kafka’yı
ilgilendiren şey, … yersizyurtsuzlaştırılmış müzikal sestir; anlamdan,
besteden, şarkıdan, sözden kaçan çığlıktır; hâlâ fazlasıyla gösteren bir
zincirden kurtulmak için gerekli olan kopuş halindeki ahenktir. … Biçim var
olduğu sürece, yeniden-yerliyurtlulaştırma da var olacaktır, müzikte bile. …
Özetle, burada ses, bir anlatım biçimi olarak değil, diğer öğeler üzerinde etki
yapacak bir biçimlenmemiş anlatım maddesi
olarak ortaya çıkar. … söz konusu olan, itaat etmenin karşıtı olarak özgürlük değil, yalnızca bir kaçış
çizgisi, daha doğrusu, olası en az gösteren olarak “sağa, sola, nereye olursa”
yönelen basit bir çıkıştır.
13
Bir
yazar, yazar olan insan değildir, siyasal insandır, makine insandır, deneysel
insandır (böylece, maymun, kınkanatlı, köpek ya da fare olmak için,
hayvan-oluş, insandışı-oluş için insan olmaktan çıkar, çünkü aslında ses ile,
bir tarz ile hayvan olunur; ve kuşkusuz kanaatkârlığın verdiği ölçüde). …
Sorun, kesinlikle özgür olmak değil, ama bir çıkış, bir giriş, bir kenar, bir
geçit, bir bitişme noktası vb. bulmaktır.
14
Arzu
biçim değildir, süreçtir, gelişimdir.
Fazla Aşırı Bir Oedipus
15
Cinsel
sorunlarım varsa, evlenemiyorsam, yazıyorsam, yazamıyorsam, bu dünyada başım
eğikse, son derece çölümsü bir başka dünya kurmak zorunda kaldıysam: Bunların
hepsi babanın suçu.
16
“…
bana öyle geliyor ki, içinde yaşayacağım bölgeler ya senin vücudunla
kapayamadığın ya da senin ulaşamadığın yerlerdir ancak.” … Kafka’nın dediği
gibi, sorun, özgürlük değil, çıkış sorunudur. Baba sorunu, baba karşısında
nasıl özgür olunacağı (Oedipusçu sorun) değil, onun yolu bulamadığı bir yerde
yolun nasıl bulunacağıdır. … Kısaca, nevrozu üreten Oedipus değil, nevrozdur; yani zaten itaat etmiş olan ve kendi itaat
edişini iletmeye çalışan arzu’dur Oedipus’u üreten. Oedipus, nevrozun meta
değeridir.
17
Oedipus
üzerinde ve ailede yeniden-yerliyurtlulaşmak yerine, Oedipus’u dünyada
yersizyurtsuzlaştırmak. Ama, bunun için, Oedipus’u, saçmaya, komiğe varana dek
büyütmek, “Baba’ya Mektup”u yazmak gerekiyordu. Psikanalizin hatası, oyuna
gelmek ve bizi de oyuna getirmektir, çünkü psikanaliz, bütün artıdeğerini
edindiği nevrozun meta değeriyle yaşar. “Babaya karşı başkaldırı bir komedidir,
trajedi değil.”
19
Bu
kaçış çizgilerini, bu hayvan-oluşları oluşturmamış ya da denememiş çocuk da
yoktur. Oluş olarak hayvanın da, ne babanın vekiliyle, ne de bir ilkörnekle
ilgisi vardır. Çünkü, kente yerleşmek için taşrayı terk etmiş bir Yahudi olan
baba, kuşkusuz gerçek bir yersizyurtsuzlaşma hareketine yakalanmıştır; ama
ailesinde, ticaretinde, itaat ve otorite sistemlerinde kendisini durmadan
yeniden-yerliyurtlulaştırır.
20
Hayvan-oluş,
tam da, hareket etmek, bütün olumluluğu içinde kaçış çizgisini çizmek, bir
eşiği aşmak, yalnızca kendileri için değer taşıyan yoğunluklar sürekliliğine
ulaşmak; biçimlenmemiş bir maddenin, yersizyurtsuzlaştırılmış akımların,
gösterendışı göstergelerin yararına, bütün biçimlerin ve gösteren, gösterilen
bütün anlamlandırmaların çözüldüğü katışıksız bir yoğunluklar dünyası bulmak
demektir.
21
(“Ortadan
toz olmak. Ben de bunu yaptım, toz oldum ortadan. Özgürlüğü seçemeyecek oluşum
karşısında başka çıkar yol göremedim.”)
Minör Edebiyat Nedir?
27
Üçüncü
özellik, her şeyin kolektif bir değer taşımasıdır. Gerçekten de, minör bir
edebiyatta yetenekli kişilere bolca rastlanmadığından, koşullar, şu ya da bu
“usta”ya ait olan ve kolektif sözcelem’den
ayrılabilir, bireyleştirilmiş bir sözcelem’den kaynaklanmaz. Öyle ki,
yetenekli kişilere az rastlanması aslında yararlıdır ve ustalar edebiyatından
başka bir şeyin kavranmasına izin verir: Yazarın tek başına dile getirdiği şey
zaten ortak bir eylemi oluşturur ve söylediği ya da yaptığı şey, başkaları
hemfikir olmasa da, zorunlu olarak siyasaldır.
28
Özne
yoktur, yalnızca kolektif sözcelem düzenlemeleri vardır - ve edebiyat, bu
düzenlemeleri, henüz dışarıda verili olmadıkları ve yalnızca gelecekteki
şeytani güçler ya da oluşturulacak devrimci güçler olarak var oldukları
koşullarda dile getirir. ... K harfi, artık ne bir anlatıcıyı ne de bir kişiyi
gösterir...
...
tıpkı bir Çek Yahudisinin Almanca ya da bir Özbek'in Rusça yazmak zorunda
olması gibi. Sığınacak yer arayan bir köpek, yuva yapan bir fare gibi yazmak.
Bunun için ise, kendi az gelişmişlik noktasını, kendi taşra ağzını, kendi
üçüncü dünyasını, kendi çölünü bulmak.
29
Yalnızca,
iki olası tarz vardır: Ya bu Almanca yapay olarak zenginleştirilir,
simgeciliğin, düşçülüğün, ezoterik bir anlayışın, gizli bir gösterenin bütün
kaynaklarıyla doldurulur - Prag Okulu'nun, Gustave Meyrink ve Max Brod'un da
aralarında olduğu birçoklarının tarzı budur. Ama bu girişim, ilkörneklere,
Kabala'ya ve simyaya dayanan, simgesel yeniden-yerliyurtlulaştırmaya yönelik
olan, halkla kopuşu şiddetlendiren ve "Sion düşü" şeklindeki bir
Siyonizmden başka siyasal çıkış bulamayan umutsuz bir çabayı işin içine sokar.
Kafka hızla diğer tarza yönelir, daha doğrusu onu icat eder: Prag Almancasını
tercih etmek, nasılsa öyle, hatta bütün yoksulluğu içinde. ... Kusursuz ve
biçimlenmemiş bir anlatıma, maddi, yoğun bir anlatıma ulaşmak. ... Beckett,
kuruluğun ve kanaatkârlığın, kasıtlı yoksulluğun verdiği güçle, yoğunluklardan
başka bir şey kalmayana kadar götürür yersizyurtsuzlaştırmayı.
33
Kafka,
her türlü metaforu, simgeciliği ve anlamlandırmayı da, her türlü adlandırma
gibi, bilinçli olarak öldürür. Metamorfoz (dönüşüm) metaforun karşıtıdır. Artık
ne gerçek anlam ne de mecazi anlam vardır, yalnızca sözcük yelpazesinde
hallerin dağılımı vardır. Şey ve diğer şeyler, yalnızca kendilerine ait kaçış
çizgisini izleyerek yersizyurtsuzlaşmış olan ses ya da sözcüklerin kat
ettikleri yoğunluklardır artık. Bir hayvanın davranışıyla, insan davranışı
arasında var olan benzerlik değildir söz konusu olan, hele sözcük oyunu hiç
değildir. [Burada çağdaş dans sanatçısının, insan zaten dans eder ifadeleri
bulunmalı] Artık ne insan ne de hayvan vardır; çünkü her biri diğerini,
akımların birleşmesiyle, tersine çevrilebilir yoğunluklar sürekliliği içinde
yersiyurtsuzlaştırır. ... Hayvan, insan "gibi" konuşmaz,
anlamlandırmadan yoksun tonlamalar çıkartır; sözcükler de hayvanlar
"gibi" değildir; ama tam anlamıyla dilbilimsel köpekler, böcekler ya
da fareler olduklarından, kendi paylarına, tırmanırlar, havlarlar ve hızla
ürerler.
35
...
tek bir topluluk için uygulanabilecek olan bir dil işlevleri çalışması... ayrı
dillerde cisimleşebilen işlevler hakkındaki bu çalışma, yalnızca toplumsal
etkenleri, güç ilişkilerini, çok çeşitli iktidar merkezlerini doğrudan hesaba
katar; hiyerarşik ve buyurgan dil sistemini, buyruk iletimi, iktidar uygulaması
ya da bu uygulamaya karşı gösterilen direnç bağlamlarında değerlendirmek için,
"bilgilendirici" söylenden kaçar. ... Henri Gobard dörtlü bir
dilbilim modeli önerir: Kırsal topluluğa ait ya da kır kökenli, yerliyurtlu,
yerli dil ya da anadil; devlet ya da dünya çapındaki kentsel aracı dil,
topluluk dili, ticari mübadelenin, bürokratik iletinin vb. dili, ilk yersizyurtsuzlaşmanın
dili; kültürel yeniden-yerliyurtlulaaştırma işlevi gören gönderim dili, anlamın
ve kültürün dili; kültürlerin, tinsel ya da dinsel
yeniden-yerliyurtlulaştırmanın ufkundaki söylen dili. ... Yerli dil burada;
aracı dil her yerde; gönderim dili orada; söylen dili ötede'dir. ... Latincenin
söylen işlevine son verilmesinden beri ayinin Fransızca okunmasına üzülen sadeleşme
yanlılarının hoşnutsuzluğu anlaşılır bir şeydir. Ama akademisyenler topluluğu
daha da geride kalmıştır ve Latincenin kültürel gönderim işlevine son verilmiş
olmasına bile üzülürler. Böylece, bu dil dolayımıyla uygulanan, kiliseye ya da
okula ait iktidar biçimlerine özlem duyulur çünkü bugün bu iktidar biçimlerinin
yerini başka biçimler almıştır.
39
Bir
dil, majör de olsa, yaratıcı kaçış çizgileri boyunca kaçmasını sağlayan ve ne
kadar yavaş, ne kadar sakınımlı olursa olsun, bu kez mutlak bir
yersizyurtsuzlaştırma oluşturan yoğunlaştırılmış bir kullanıma uygundur. Buluş,
yalnızca sözcük dağarcığına ilişkin değildir, sözcük dağarcığı pek önem
taşımaz, ama kannatkâr bir sözdizimsel buluş, bir köpek gibi yazmak içindir (ama
köpek yazı yazamaz. -Tam da, tam da bu yüzden).
40
(notlar)
(günlükler) 6. "Küçük bir ulusun belleği, büyük bir ulusun belleğinden
küçük değildir; dolayısıyla eldeki malzemeyi daha bir titizlikle işler."
44
Aşkın
yerine aşk mektubunu koymak (?). Aşkı yersizyurtsuzlaştırmak.
53
(Hayvan-oluş)
insana aşılanmış bir hal...
65
...
yasa yalnızca bir hüküm içinde bildirilebilir ve hüküm de ancak bir ceza içinde
öğrenilebilir. Yasanın içini kimse bilmez.
88
Anti-lirizm:
Dünyayı okşamak ya da ondan kaçmak yerine, onu, kaçırtmak için "avucunun
içine almak".
102
Kafka'nın
çabaları tam ters bir yöne bile gidebilir, bu, onun anti-lirizminin,
anti-estetizminin formülüdür: Dünyadan izlenimler çıkarmak yerine "dünyayı
avuçlamak", nesnelerle, kişilerle, olaylarla, hatta gerçekle çalışmak;
yoksa izlenimlerle değil. Metaforu öldürmek. ... Kafka'nın tüm evrimi, artık bu
izlenimlere ve diğerlerine dayanmayan bir kanaatkârlık, aşırı-gerçekçilik ve
mekaniklik adına, hepsini ortadan kaldırmaktan ibarettir.
104
Ailesiz
ve eşsiz olarak bekar daha toplumsaldır, sosyal-tehlikedir, sosyal-haindir ve
tek başına kolektiftir ("Biz yasadışıyız, kimse bunu bilmiyor olsa da bize
böyle davranıyorlar").
124
Her
birimiz kendi mahrem azınlığımızı, kendi mahrem çölümüzü kendi içimizde
keşfetsek de (azınlık mücadelesinin tehlikeleri dikkate alınmalı: Yeniden-yerliyurtlulaşmak,
yeniden fotoğraf çekmek, yeniden iktidara gelmek ve yasa yapmak, yeniden
"büyük edebiyat" yapmak) bu her zaman azınlıklara özgü kolektif
koşullarda, "minör" edebiyat ve siyaset koşullarında
gerçekleşecektir.
.
.
.
.