13 Eylül 2024

Gilles Deleuze & Félix Guattarri - söküm protokolleri

 

.

.


.

.


söküm protokolleri

kafka – minör bir edebiyat için

 

 

Gilles Deleuze - Félix Guattari

 

(Çev. Özgür Uçkan, Işık Ergüden)

Yapı Kredi Yayınları, 2001, İstanbul

 

 

8

Anı arzuya ket vurur, kopyalarını çıkarır, katmanlara indirir, bütün bağlantılarını keser.

 

10

Kafka’yı ilgilendiren şey, bestelenmiş, göstergebilimsel olarak biçimlendirilmiş bir müzik değil, sesli bir katışıksız maddedir.

 

... Josephin’in şarkı söylediği kuşkuludur, yalnızca ıslık çalar, ama başka farelerden daha iyi değil, hatta daha kötü, öyle ki var olmayan sanatı daha da gizemli bir hal alır.

 

11

[yersizyurtsuzlaştırılmış müzikal ses] ... anlamdan, besteden, şarkıdan, sözden kaçan çığlıktır; hâlâ fazlasıyla gösteren bir zincirden kurtulmak için gerekli olan kopuş halindeki ahenktir. Seste önemli olan, yalnızca genel olarak tekdüze ve her zaman gösterendışı olan yoğunluktur: ...  söz konusu olan, itaat etmenin karşıtı olarak özgürlük değil, yalnızca bir kaçış çizgisi, daha doğrusu olası en az gösteren olarak “sağa, sola, nereye olursa” yönelen basit bir çıkıştır.

 

13

Bir yazar, yazar olarak insan değildir, siyasal insandır, makine insandır, deneysel insandır. ... Sorun, kesinlikle özgür olmak değil, ama bir çıkış, bir giriş, bir kenar, bir geçit, bir bitişme noktası vb. bulmaktır.

 

14

Arzu biçim değildir, süreçtir, gelişimdir.

 

15

Cinsel sorunlarım varsa, evlenemiyorsam, yazıyorsam, yazamıyorsam, bu dünyada başım eğikse, son derece çölümsü bir başka dünya kurmak zorunda kaldıysam: Bunların hepsi babanın suçu. Oysa çok geç kalmış bir mektup bu. Kafka bütün bunların gerçek olmadığını çok iyi biliyordu: Evlilik konusundaki yeteneksizliği, yazısı, çölümsü, yoğun dünyasının cazibesi, tüm bunlar libido açısından tamamen olumlu güdülenimler, yoksa babayla ilişkiden türeyen tepkiler değil.

 

16

“… bana öyle geliyor ki, içinde yaşayacağım bölgeler ya senin vücudunla kapayamadığın ya da senin ulaşamadığın yerlerdir ancak.” … Kafka’nın dediği gibi, sorun, özgürlük değil, çıkış sorunudur. Baba sorunu, baba karşısında nasıl özgür olunacağı (Oedipusçu sorun) değil, onun yolu bulamadığı bir yerde yolun nasıl bulunacağıdır. … Kısaca, nevrozu üreten Oedipus değil, nevrozdur; yani zaten itaat etmiş olan ve kendi itaat edişini iletmeye çalışan arzu’dur Oedipus’u üreten. Oedipus, nevrozun meta değeridir.

 

18

Kafka’da kaygılandıran ya da sevinç yaratan, baba değildir, bir üstben ya da herhangi bir gösteren de değildir; teknokratik Amerikan makinesi, bürokratik Rus makinesi ya da faşist makinedir bu.

 

20

“Ancak benim dünyamın çekim gücü de büyüktür; beni sevenler varsa, sevmelerinin nedeni terk edilmiş durumda bulunmamdır, belki Weiss vakumu olduğum için değildir beni sevmeleri, burada şuncacık sahip olmadığım hareket özgürlüğünü bir başka aşamada, daha mutlu zamanlarımda ele geçireceğimi sezmelerindendir.” [Günlükler] Hayvan-oluş, tam da, hareket etmek, bütün olumluluğu içinde kaçış çizgisini çizmek, bir eşiği aşmak, yalnızca kendileri için değer taşıyan yoğunluklar sürekliliğine ulaşmak; biçimlenmemiş bir maddenin, yersizyurtsuzlaştırılmış akımların, gösterendışı göstergelerin yararına, bütün biçimlerin ve gösteren, gösterilen bütün anlamlandırmaların çözüldüğü katışıksız bir yoğunluklar dünyası bulmak demektir. Kafka’nın hayvanları asla bir mitolojiye ya da ilkörneklere göndermede bulunmaz, anlatımların kendilerini biçimselleştirmiş olan gösterenden, içeriklerin de kendi biçimlerinden kurtuldukları serbest bırakılmış yoğunluk bölgelerine, aşılmış gradyanlara tekabül ederler yalnızca. Hareketlerden, titreşimlerden, ıssız bir maddedeki eşiklerden başka hiçbir şey yoktur. … Böcek-oluşta, sesi sürükleyen ve sesin tınlamalarını birbirine karıştıran acılı bir cıvıldamadır. Gregor hamamböceği olur, yalnızca babasından kaçmak için değil, daha çok, babasının çıkış bulamadığı yerde bir çıkış bulmak için, müdürden, ticaretten ve bürokratlardan kaçmak için, sesin uğuldamaktan başka bir şey yapmadığı bu bölgeye ulaşmak için. “‘Onu konuşurken duydun mu? Tam bir hayvan sesiydi’ dedi Müdür Bey.”

 

21

Ama bir yandan da, kaçış, mekân içinde yararsız bir hareket olarak, özgürlüğün yanıltıcı hareketi olarak reddedilir; buna karşılık, olay mahallinde kaçış, yoğunluğa kaçış olarak kabul edilir. (“Ortadan toz olmak. Ben de bunu yaptım, toz oldum ortadan. Özgürlüğü seçemeyecek oluşum karşısında başka çıkar yol göremedim.”)

 

23

… Gregor’un hayvan-oluşundaki yersizyurtsuzlaşması başarısızlığa uğrar… …Baba üç kiracı bürokratı kovar, Oedipusçu üçgenin babaergil ilkesine geri dönülür, aile mutluluk içinde kendi üzerine kapanır.

 

[Dipnot 1] “Psikanalitik eserler ilk bakışta sizi şaşırtıcı bir biçimde tatmin ederler, ama, hemen sonra o eski açlıkla yeniden karşılaşırsınız”

 

25

Minör edebiyat, minör bir dilin edebiyatı değil, daha ziyade, bir azınlığın majör bir dilde yaptığı edebiyattır. Ama temel özelliği, dilin, güçlü yersizyurtsuzlaşma katsayısından her koşulda etkilenmiş olmasıdır. Kafka, Prag Yahudilerine yazı yoluyla tıkayan ve edebiyatlarını olanaksız kılan çıkmazı şu şekilde tanımlar: Yazmama olanaksızlığı, Almanca yazma olanaksızlığı, başka türlü yazma olanaksızlığı. Yazmamak olanaksızdır, çünkü ulusal bilinç, ister belirsiz olsun ister baskı altında, zorunlu olarak edebiyattan geçer. (Edebi savaş, olası en geniş ölçekte gerçek bir meşruluk kazanır.”)

 

26

Minör edebiyat ise tümüyle farklıdır: Daracık mekânı, her bireysel sorunun doğrudan siyasete bağlanmasını sağlar. … Büyük edebiyatlarda ancak bir anlık konuşmaya neden olan şey, küçük edebiyatlarda herkesin ölüm kalımıyla ilgili bir karar niteliği taşır.

 

27

… yetenekli kişilere az rastlanması aslında yararlıdır ve ustalar edebiyatından başka bir şeyin kavranmasına izin verir: Yazarın tek başına dile getirdiği şey zaten ortak bir eylemi oluşturur ve söylediği ya da yaptığı şey, başkaları hemfikir olmasa da, zorunlu olarak siyasaldır. … Gothe’ye duyduğu hayranlığa rağmen yazar ya da usta edebiyatını reddetmiş olması gibi, anlatıcı ilkesinden de çabuk vazgeçer.

 

28

Özne yoktur, yalnızca kolektif sözcelem düzenlemeleri vardır – ve edebiyat, bu düzenlemeleri, henüz dışarıda verili olmadıkları ve yalnızca gelecekteki şeytani güçler ya da oluşturulacak devrimci güçler olarak var oldukları koşullarda dile getirir. … K harfi, artık ne bir anlatıcıyı ne de bir kişiyi gösterir; bir bireyin, münzeviliği için kendilerine bağlı olması ölçüsünde, makinesel bir düzenlemeyi ve kolektif bir faili gösterir.

 

29

Kendilerinin olmayan bir dilde yaşayan ne kadar insan vardır günümüzde? Kendi dillerini bile bilmeyen ya da henüz bilmeyen ve kullanmaya zorlandıkları majör dili de iyi bilmeyen ne kadar insan vardır? … İnsan nasıl kendi öz dilinin göçebesi, göçmeni ve çingenesi olur? Kafka, çocuğu beşikten çalmak, gergin ipte dans etmek, diyor.

 

30

Aslında dil genellikle, yersizyurtsuzlaşmasını anlamın içindeki yeniden-yerliyurtlulaşmayla dengeler. Gerçek anlam olan anlam, seslerin adalandırılmasının (sözcüğün adlandırdığı şey ya da şeylerin hali) belirlenmesini mecazi anlam ise, imgelerin ve metaforların (sözcüğün bazı bakımlardan ya da bazı koşullar altında uygun düştüğü diğer şeyler) belirlenmesini, yönlendirir.

 

31

Anlamdan koparılmış, anlamdan kazanılmış bu dil, etkin bir anlam etkisizleştirilmesi sağlayarak, yönelimini artık yalnızca bir sözcük vurgusunda, bir bükünde bulur: “Yer yer küçük bir sözcükte yaşayabilirim ben; sözcüğün ince seslisinde bu işe yaramaz başımı bir an yitiriyorum(…) sezgilerim, bir balığın sezgilerini andırıyor.” Çocuklar şu alıştırmada çok beceriklidir: Anlamı belli belirsiz hissedilen bir sözcüğü, kendi üzerinde titreştirmek için yinelemek. Kafka, çocukken, babasının söylediği bir sözü tam bir anlamsızlık çizgisine vardırmak üzere nasıl yinelediğini anlatır: “Ay sonu, ay sonu…”

 

33

Kafka, her türlü metaforu, simgeciliği ve anlamlandırmayı da, her türlü adlandırma gibi, bilinçli olarak öldürür. Metamorfoz (dönüşüm) metaforun karşıtıdır. Artık ne gerçek anlam ne de mecazi anlam vardır, yalnızca sözcük yelpazesinde hallerin dağılımı vardır. Şey ve diğer şeyler, yalnızca kendilerine ait kaçış çizgisini izleyerek yersizyurtsuzlaşmış olan ses ya da sözcüklerin kat ettikleri yoğunluklardır artık. Bir hayvanın davranışıyla, insan davranışı arasında var olan benzerlik değildir söz konusu olan, hele sözcük oyunu hiç değildir. [Burada çağdaş dans sanatçısının, insan zaten dans eder ifadeleri bulunmalı] Artık ne insan ne de hayvan vardır; çünkü her biri diğerini, akımların birleşmesiyle, tersine çevrilebilir yoğunluklar sürekliliği içinde yersiyurtsuzlaştırır. ... Hayvan, insan "gibi" konuşmaz, anlamlandırmadan yoksun tonlamalar çıkartır; sözcükler de hayvanlar "gibi" değildir; ama tam anlamıyla dilbilimsel köpekler, böcekler ya da fareler olduklarından, kendi paylarına, tırmanırlar, havlarlar ve hızla ürerler. Sekansları titreştirmek, sözcüğü şimdiye dek duyulmamış iç yoğunluklara açmak; özetle, dilin gösterendışı, yoğun kullanımı. Dahası, artık ne sözcelem öznesi ne de sözce öznesi vardır: Sözcelem öznesi bir insan “olarak” kalırken, köpek olan sözce öznesi değildir artık; sözce öznesi bir insan olarakkalırken, bir mayısböceği “gibi” olan sözcelem öznesi değildir artık. İster istemez çoğul ya da kolektif bir düzenlemenin ortasında karşılıklı bir oluşu oluşturan bir haller devresidir söz konusu olan.

 

“Bir dilin iç gerilimleri”ni ifade eden dilbilimsel öğeleri, ne kadar çeşitli olurlarsa olsunlar, genelde yoğunlaştırılmışlar ya da gerilim-sağlayıcılar diye adlandırabiliriz. Dilbilimci Vidal Sephiha, dilin, kendi uçlarına, birbirlerine dönüşebilir bir öteye ya da beriye doğru gerçekleşen hareketini belirleyen, “bir kavramın sınırına doğru yönelmeyi ya da onu aşmayı olanaklı kılan her türlü dilbilimsel aygıt”ı, bu anlamda, yoğunlaştırılmış olarak adlandırır. Vidal Sephiha, bu tür öğelerin çeşitliliğini çok iyi bir şekilde ortaya koymuştur; bunlar, her yerde ise yarayan sözcükler, herhangi bir anlamı üstlenen fiil ya da edatlar; adıl fiiller ya da İbranicede olduğu gibi yoğunlaştırılmışların ta kendisi; bağlaçlar, ünlemler, zarflar; acıya yananlam katan terimler olabilir. … [Wagenbach] Edatların doğru olmayan kullanımı; adılın aşırı kullanımı; (“koymak, oturmak, yerleştirmek, kaldırmak” dizisini karşılayan, bu andan itibaren de yoğunlaştırıcı haline gelen Giben gibi) her yerde işe yarayan fiillerin kullanımı; zarfların çoğalması ve birbirini izlemesi; acı barındıran yananlamların kullanımı; sözcüğün içsel gerilimi olarak vurgunun önemi, ünsüzlerin ve ünlülerin iç ahenksizlik olarak dağılımı. … “Yazdığım sözcüklerin neredeyse hiçbiri diğeriyle uyuşmuyor, hurda demirlerin gürültüsüyle gıcırdayıp duran ünsüzlerin, teşhir edilen zenciler gibi şarkı söyleyen ünlülerin seslerini duyuyorum.” Dil, uçlarına ya da sınırlarına doğru yönelebilmek için temsil edici olmaktan çıkar.

 

36

Böylece, bu dil dolayımıyla uygulanan, kiliseye ya da okula ait iktidar biçimlerine özlem duyulur çünkü bugün bu iktidar biçimlerinin yerini başka biçimler almıştır.

 

37

Bu dil, uyandırdığı horgörüden ziyade korkutan bir dildir, “bir tiksintiyle karışık korku”; çalınmış, seferber edilmiş, göç etmiş, “güç ilişkileri”ni içselleştirerek göçebeleşmiş sözcüklerle yaşayan ve grameri olmayan bir dildir bu…

 

40

(imleyenin, metaforun ve sözcük oyunlarının efendiliğine özenen bugünkü psikanaliz)

 

[4. not: “Ben yerine insan dendiği sürece sorun yok.” Ve bu iki özne s.12’de yeniden ortaya çıkar: “Kendim kalkıp köye gitmeyebilirim, bunu ille de yapmam gerekmez; giyinik vücudumu yollarım, tamam…”

 

43

Majör ya da yerleşik bir edebiyat, içerikten anlatıma doğru giden bir vektörü izler: Verili bir biçimde, içerik verili olduğunda, ona uygun anlatım biçimini bulmak, keşfetmek ya da görmek. İyi tasarlanmış olan şey, kendini sözceler… Ama minör ya da devrimci bir edebiyat, sözcelemekle işe başla, ancak sonradan görür ve tasarlar (“Sözcük, görmüyorum onu, icat ediyorum”). Anlatım, biçimleri kırmalı, yeni kopuşları ve dal budak sarmaları belirtmelidir. Biçim kırılmış olduğundan, içeriği yeniden kurmak şeylerin düzeniyle ister istemez kopuş halinde olmaktır. Maddeyi sürüklemek, ondan önce gelmek.

 

44

Aşkın yerine aşk mektubunu koymak. Aşkı yersizyurtsuzlaştırmak.

 

46

Kafka iki teknik icat dizisi arasında bir ayrım yapar: Uzaklıkları alt ederek ve insanları yakınlaştırarak “doğal ilişkiler”i yeniden kurmaya yönelen icatlar dizisi (tren, otomobil, uçak) ve hortlağın vampirce öcünü temsil eden ya da “insanlar arasına hortlaksı olanı” yeniden sokan icatlar dizisi (posta, telgraf, telefon, telsiz telgraf).

 

47

Çılgınca bir yazma ve mektupları okurundan koparıp alma arzusu. Demek ki, bir ilk özelliğe göre, mektup arzusu şundan ibarettir: Hareketi sözce öznesine aktarır ve ona sözcelem öznesini her türlü gerçek hareketten bağışık tutan görünür bir hareket, bir kağıt hareketi verir. Taşrada Düğün Hazırlıkları’ında olduğu gibi, sözcelem öznesi, baştan aşağıya giyinik ikizini mektupta, mektupla birlikte gönderdiğine göre, tıpkı bir böcek gibi varını yoğunu kaybedebilir. Sözce öznesi normalde sözcelem öznesine düşen gerçek hareketi üstlendiğine göre, iki öznenin ikileminin bu değiş tokuşu ya da bu tersine çevrilmesi, bir ikiye bölünme üretir. Ve zaten şeytani olan da bu ikiye bölünmedir, şeytan bu bölünmenin kendisidir.

 

49

Zayıflık -ah zayıflığım, hatam!- Kafka’nın sözce öznesi konumundaki görünür hareketinden başka bir şey değildir. Tersine, gücü, ıssızlıkta bir sözcelem öznesi olmasından kaynaklanır.

 

52

Kafka’nın odasında yaptığı şey hayvan-oluştur ve bu, öykünün asıl hedefidir. İlk yaratı, dönüşümdür. Bu asla bir eşin gözü tarafından görülmemelidir; bir babanın ya da bir annenin gözü de bunu görmemelidir. Kafka için, hayvani özün bir çıkış olduğunu, olay mahallinde ya da kafeste de olsa bir tür kaçış çizgisi olduğunu söylüyoruz. Özgürlük değil, bir çıkış. Saldırı değil, canlı bir kaçış çizgisi.

 

53

… hayvan-oluş, yalnızca yoğunluk içinde yoğunluk eşiklerini aşarak yaşanabilen ya da anlaşılabilen, hareketsiz ve olduğu yerde kalınarak yapılan bir yolculuktur.

 

54

[mektuplar ve hayvan-oluş arasında karşılaştırma] Mektupların, sözcelem öznesine karşı yöneltilmiş bir geri çekilmeden korkma nedenleri vardı… … Yumurtanın kendi gizil gücünde iki gerçek kutba sahip olması gibi, hayvan-oluş da, yine gerçek iki kutbun, tam anlamıyla hayvansal bir kutupla ailesel bir kutbun donattığı bir gizil güçtür. Hayvanın, aslında, kendi insandışı oluşuyla fazla insancıl bir evcilleştirme arasında nasıl kararsız kaldığını gördük… … İşte [hayvan-oluşta] metaforun ancak bu bakış açısından, ardından gelen bütün insan-merkezci sürüsüyle birlikte yeniden işe karışma tehlikesi vardır [yeniden yerliyurtlulaştırma, yeniden-Oedipuslaştırma].

 

56

Küçük olan her şey Kafka’yı büyüler. Çocukları sevmiyorsa, bunun nedeni, geriye döndürülemez bir büyük-oluşa yakalanmış olmalarıdır; tersine hayvansal egemenlik küçüklüğe ve algılanamazlığa ulaşır. Ama bunun da ötesinde, Kafka’da, moleküler çoğulluğun kendisi bir makineyle, daha doğrusu, parçaları birbirinden bağımsız olsa da işlemekten geri kalmayan bir makine düzenlemesiyle bütünleşme ya da ona yer açma eğilimindedir.

 

moleküler çoğulluklara ve makinesel düzenlemelere…

 

57

… yeterli miktarda makinesel belirti…

… ancak makinesel belirtiler kendi kendine kurulan gerçek bir düzenleme şeklinde bir araya getirilmişlerse…

 

58

… bürokratik makinenin gizilgüçleri…

… konusuna ritim katan makinesel belirtiler…

 

Burada da [Cezalılar Kolonisi] roman tohumu vardır, hem de bu kez açık şeçik bir makineye bağlı olarak. Ama hâlâ fazla Oedipusçul koordinatlara (yaşlı komutan – subay = baba – oğul) uygun ve fazla mekanik olan bu makine de gelişemez. Ve Kafka, yeniden öykü durumuna düşen bu metin için hayvansal bir sonuç tasarlayacaktır…

 

59

Bu durumda makine, gücü ve güzelliği ne olursa olsun, artık geliştirilemeyen ayrıntılı bir çizim olarak kalır.

 

Asla yayımlanma tasarısıyla değil, iç ölçütlerle tanımlandıkları biçimiyle, yazı ya da anlatım makinesinin üç öğesi budur. Mektuplar ve şeytani antlaşma; öyküler ve hayvan-oluşlar; romanlar ve makinesel düzenlemeler.

 

61

… anlatım içerikten önce gelir ve onu peşinden sürükler (gösteren olmaması koşuluyla kuşkusuz)

 

62

[dipnot 2] “Biçim, içeriğin ifadesi değil, uyarıcısıdır”

[dipnot 9] [Proust, artık gelmesini istemez göründüğü bir genç adama şöyle yazar:] “Ne istediğinize karar vermekte özgürsünüz ve gelmeye karar verirseniz, bana yazmayın, ama hemen geleceğinizi telgrafla bildirin, mümkünse, akşam saat 6’ya doğru gelen bir trenle ya da akşamüzerine doğru ya da akşam yemeğinden sonra, ama çok da geç değil ve öğleden sonra ikiden önce de değil, çünkü siz hiç kimseyi görmeden görmek istiyorum sizi. Tabii ki bütün bunları gelmeniz söz konusu olursa diye açıklıyorum…”

 

65

[Cezalılar Kolonisi’nde] “Mahkum hükmü yara bereleriyle söker.” “Çin Seddi’nin İnşasında” da, “bilinmeyen yasalarla yönetilmek nasıl da bir işkencedir (…) Yasaların karakteri, içerikleri üzerindeki gizi de gerekli kılar.” … Kafka için önemli olan, bu aşkın ve bilinemez yasa imgesini kurmaktan çok, yalnızca düzeneklerini ayarlamak ve bütünü “kusursuz bir eşzamanlılıkla” çalıştırmak için bu yasa imgesine gereksinim duyan bambaşka bir makinenin mekanizmasını sökmektir (bu imge-fotoğraf ortadan kaybolur kaybolmaz, “Cezalılar Kolonisi”nde olduğu gibi, makinenin parçaları dağılır).

 

67

Düpedüz gerçeğin, bedenin ve tenin sözcesi; her türlü kurgusal önermenin karşıtı olan pratik sözce. Bütün bu temalar Dava’da gerçekten de vardır. Ama, K’nın uzun deneyimi boyunca, titiz bir sökümün ve hatta bir yıkımın nesnesi kılınan şeyler tam da bunlardır.

 

70

Kafka toplumsal temsillerden, sözcelem düzenlemelerini ve makinesel düzenlemeleri çıkarsama ve bu düzenlemeleri sökme yükümlülüğünü üstlenir. Kafka daha hayvan öykülerinde bile kaçış çizgileri çiziyordu; ama “dünyanın dışına” kaçmıyor, daha çok dünyayı ve temsilini kaçırtıyor ve bu çizgiler üzerinde sürüklüyordu. [69 … namevcut bir Tanrı’dan söz etmektense, minör bir edebiyatın sorunlarından, Prag’da yaşayan bir Yahudinin durumundan, Amerika’dan, bürokrasiden ve büyük davalardan söz etmek daha yerinde olur.]

 

Yazı şu ikili işleve sahiptir: Düzenlemelere çeviriyazı yapmak, düzenlemeleri sökmek. İkisi aslında bir bütün oluşturur. Kafka’nın eserinin tamamında, bir bakıma birbirinin içine geçmiş anları ayırt etmeye çalışmamızın nedeni budur: Önce makinesel belirtiler, sonra soyut makineler ve nihayet makine düzenlemeleri. Makinesel belirtiler, henüz kendi başına ortaya çıkmamış ve kendi adına sökülmemiş bir düzenlemenin işaretleridir, çünkü, bu düzenlemeyi nasıl oluşturduklarını bilmeden, onu oluşturan parçaları ele geçirmekle yetiniriz yalnızca. Bu parçalar çoğunlukla canlı varlıklar, hayvanlardır, ama, ancak, işlemci ya da uygulamacı oldukları anda bile sırrı çözülmeyen ve tam anlamıyla kendilerini aşan bir düzenlemenin hareketli parçaları ya da dış görünüşleri olarak değer taşırlar. … Dönüşümün meydana getirdiği karmaşık düzenlemenin belirti-öğeleri; hayvan Gregor, müzikal kız kardeş, belirti nesneleri besin, ses, fotoğraf, elma, belirti-dış görünüşleri aile üçgeni, bürokratik üçgendir. … Demek ki, bir makine kuruluş ve işleyiş aşamasındayken onu kuran ve işlemesini sağlayan ayrı ayrı parçaların nasıl hareket ettikleri henüz bilinmediğinde, makinesel belirtiler ortaya çıkar.

 

71

Tamamı kurulu olan soyut makineler de kendi başlarına, belirtisizce belirirler, ama bu kez, ya işlevsizdirler ya da artık işlemezler [Cezalılar Kolonisi’nin makinesi]. … Hikâyelerin, kısa kesilmelerine neden olan, tamamlanmalarını engelleyen ya da roman halinde gelişmelerini önleyen iki tehlikeyle yüz yüze olduklarını düşünmemizin nedeni de budur: Ya, ne kadar canlı olurlarsa olsunlar, yalnızca makinesel montaj belirtileri taşırlar; ya da ortaya, somut olarak birbirine bağlanamayan, tümüyle kurulmuş, ölü, soyut makineler çıkarırlar (Kafka’nın, aşkın yasa üzerine yazdığı metinleri kasıtlı olarak genellikle bir bütünden ayırdığı kısa öyküler halinde yayımladığını fark edeceğiz).

 

Demek ki geriye, roman nesneleri olarak makinesel düzenlemeler kalıyor. Bu kez, makinesel belirtiler artık hayvanlar değildir: Bir araya gelirler, diziler yaratırlar, her tür insan figürünü ya da figür parçalarını beraberlerinde sürükleyerek çoğalmaya koyulurlar. … onu cisimleştiren toplumsal-siyasal düzenlemelerin dışında var olmayacaktır…

 

72

Sonuçta düzenleme [makine düzenlemeleri], ne kurulmakta olan, gizemli işleyişe sahip bir makine, ne de tümüyle kurulu, işlemeyen ya da artık işlemeyen bir makine olarak değer taşır: Onun değeri, makine ya da temsil üzerinde gerçekleştirdiği söküm’den kaynaklanmaktadır ve fiilen işlerken, yalnızca kendi sökümüyle ve bu söküm eylemi içinde işler. Düzenleme, bu sökümden doğar (Kafka’yı ilgilendiren hiçbir zaman makinenin montajı değildir). Bu etkin söküm yöntemi, … toplumsal alana zaten nüfuz etmiş olan bütün bir hareketi sürdürmekten, hızlandırmaktan ibarettir: Edimsel olmadan gerçek olan bir gücülün içinde iş görür (şimdilik yalnızca kapıyı çalan, geleceğin şeytani güçleri). Düzenleme, yine kodlu ve yerliyurtlu olan toplumsal bir eleştiri içinde değil, kod çözümü içinde, yersizyurtsuzlaşma içinde ve bu kod çözümünün ve bu yersizyurtsuzlaşmanın romanesk hızlanışı içinde keşfedilir (Alman dilinde olduğu gibi; toplumsal alanı ele geçiren bu hareket içinde her zaman daha öteye gitmek).

 

İşte, soyut işaret ve makinelerden farklı olan romanesk makinesel düzenlemenin yeni özellikleri bunlardır. Bu özellikler, Kafka’nın bir yorumunu ya da toplumsal bir temsilini değil, sosyopolitik bir deneyimi, bir protokolü benimsetirler.

 

75

continuum  Homojen elemanlar bütünü

 

77

Masum ya da suçlu; bu, sonsuzun sorunudur, kesinlikle Kafka’nın sorunu değil. Tersine, tecilin sonlu, sınırsız ve sürekli olduğunu söylüyoruz. … tecil sınırsız ve süreklidir, çünkü sınırı daima geriletmek için parça parça işleyerek, bir parçayı ötekine eklemeye devam eder, ötekine bitişir.

 

80

Öznenin, sözcelem öznesi ve sözce öznesi olarak ikiye bölünmesi, iki temsilcisinden birinde ya da her ikisinde birden var olan hareketinden kaynaklanmaktadır…

 

82

Terimler bir kaçış çizgisi üzerinde dağılma, bu çizgi üzerinde, bitişik altkesitlere göre sıvışma eğilimindedirler: Polisler altkesiti, yargıçlar altkesiti, ruhbanlar altkesiti.

 

83

Baskı altına alma, baskı uygulayan açısından olduğu kadar baskı altına alınan açısından da, iktidar-arzunun herhangi bir düzenlemesinden, makinenin herhangi bir durumundan kaynaklanır – çünkü malzemeye de tamircilere de, bir hiyerarşi içinde olduğundan çok daha tuhaf bir ittifak içinde, bir bağlantı içinde gereksinim vardır. Baskı makineye bağlıdır, yoksa tersi değil. Demek ki, köleler ya da suçlular karşısında bir sonsuz aşkınlık olarak ortaya çıkan “bir” iktidar yoktur. İktidar, “Yasa”nın bizi inandırmaya çalıştığı gibi, piramit biçiminde değildir, altkesitli ve doğrusaldır, yükseklik ya da uzaklıkla değil, bitişiklikle işler. … Her altkesit bir makine ya da bir makine parçasıdır, ama, bitişik parçalarından her biri giderek daha fazla yer kaplayarak, sırası geldiğinde makine halini almazsa sökülemez olan bir makine.

 

84

Kafka’nın basit bir teknik makineye hiçbir hayranlığı yoktur, ama gayet iyi bilir ki, teknik makineler, makinistleri, parçaları, makineleşmiş madde ve personeli, cellatları ve kurbanları, güçlüleri ve güçsüzleri aynı kolektif bütün içinde bir arada var kılan daha karmaşık bir düzenlemenin işaretleridir yalnızca.

 

85

… K’nın bankada, bürosunun koridoruna bitişik bir kulübecikte yakalayıverdiği çığlık, “bir işkence makinesinden geliyor” gibidir, ama bunun aynı zamanda bir zevk çığlığı olması, hiç de mazoşistçe bir nedenden değil, işkence makinesinin kendi kendine zevk almaya devam eden bürokratik bir makinenin parçası olmasından ileri gelmektedir.

 

Kafka, Rus Devrimi’ni bir altüst oluş ve yenilenme olarak değil, yeni bir altkesitin üretimi olarak değerlendirir.

 

86

Dünyanın tarihi, asla bir ebedi dönüşten değil, her zaman yeni ve giderek sertleşen altkesitlerin atılımından oluştuğundan, bu altkesitliliğin hızı … arttırılır … abartılır. … ta ki mutlak bir moleküler yersizyurtsuzlaşmaya varana kadar.

 

88

Anti-lirizm: Dünyayı okşamak ya da ondan kaçmak yerine, onu, kaçırtmak için “avucunun içine almak”.

 

89

Arzunun “şeytaniliği”ni ve “masumiyet”ini yalnızca hareket içinde ayırt edebiliriz, çünkü bu ikisi birbirlerinin derinliklerine nüfuz etmişlerdir. Hiçbir şey önceden var olamaz. Kafka, eleştirel-olmamasının gücü sayesinde bu derece tehlikeli olabilmiştir.

 

92

[Notlar 7] Gustave Janouch, s. 37: “Siz, olaylardan ve nesnelerden çok onların sizde uyandırdığı izlenimlerden söz ediyorsunuz. Bu, lirizmdir. Dünyayı avucunuza almak yerine okşuyorsunuz.”

 

102

… bağlantı noktalarını onlarda varlığını sürdüren estetik izlenimlere indirgemek büyük bir hata olur. Kafka’nın çabaları tam ters bir yönde bile gidebilir, bu, onun anti-lirizminin, anti-estetizminin formülüdür: Dünyadan izlenimler çıkarmak yerine “dünyayı avuçlamak”, nesnelerle, kişilerle, olaylarla, hatta gerçekle çalışmak; yoksa izlenimlerle değil. Metaforu öldürmek. Estetik izlenimler, duyumlar ya da hayaller; bunlar, kendisinde Prag Okulu’nun belli bir etkisinin görüldüğü Kafka’nın ilk denemelerinde kendi adlarına var olmaya devam ederler. Ama Kafka’nın tüm evrimi, artık bu izlenimlere ve diğerlerine dayanmayan bir kanaatkârlık, aşırı-gerçekçilik ve mekaniklik adına, hepsini ortadan kaldırmaktan ibarettir. … nesnellikle işleyen bağlantı noktaları, öznel izlenimlerin yerine sistematik olarak geçirilmiştir.

 

103

… (“Doğası intihara bağlıdır, dişleri kendi teni içindir, teni dişleri için”) … “İki ayağına gereken kadar toprağı, iki eline sığacak kadar dayanak noktası vardır, demek ki, altında hâlâ gerili bir ağ olan müzikhol trapezcisi kadar az.”

 

104

Ailesiz ve eşsiz olarak bekâr daha toplumsaldır, sosyal-tehlikedir, sosyal-haindir ve tek başına kolektiftir.

 

113

[Eşikler… hareketli engeller]

 

Kafka’nın hafızası hiçbir zaman iyi değildi; olsun, çünkü çocukluk hatırası çaresiz şekilde Oedipusçudur, arzuyu engeller ve fotoğraf üzerinde mıhlar, tüm bağlantılarını keser.

 

114

Bu, tıpkı çocuğun çocuk olmaya devam ederken bir yetişkin bloğuna dahil edilmesi gibi, yetişkinin de yetişkin olmaya devam ederken çocukluk bloğuna dahil edildiği, hatırasız bir kanaatkârlık manyerizmidir. … bir çocuğun olabileceği kadar yetişkin…

 

117

K, sürekli olarak, mühendis ya da en azından tamirci olma niyetini öne sürer. Bununla birlikte, kazan dairesinin yalnızca kendisi olarak tanımlanmamış olması (gemi zaten durdurulmuştur), bir makinenin asla yalnızca teknik olmamasındandır. Tersine, o yalnızca, erkekleri ve kadınları çarkları arasına alan, daha doğrusu, çarkları arasında erkekler, kadınlar, şeyler, yapılar, metaller, yapılar bulunan toplumsal makine olarak tekniktir. Dahası, Kafka yalnızca yabancılaşmış, mekanikleşmiş, vs. çalışma koşullarını düşünmekle kalmaz: Tüm bunları çok yakından tanır, ama dehası, erkeklerin ve kadınların, yalnızca çalışmalarında değil, dahası yan yana sürdürdükleri faaliyetlerinde, dinlenmelerinde, aşklarında, protestolarında, öfkelerinde de vs. makinenin parçası olduklarını öne sürmesinden ileri gelmektedir. Makineci makinenin bir parçasıdır, yalnızca makineci olarak değil, makineci olmaya son verdiği anda da. … Makine, bağlantılı tüm öğeleriyle –ki bunlar sıraları geldiğinde makineyi oluştururlar- sökülmedikçe toplumsal değildir. Adalet makinesine metaforik olarak makine denemez: Yalnızca odaları, büroları, kitapları, sembolleri ve topografisiyle değil, personeliyle (yargıçlar, avukatlar, mübaşirler), porno yasa kitaplarına bağlı kadınlarıyla, belirsiz bir madde sağlayan sanıklarıyla birlikte ilk anlamı belirleyen odur. Bir yazı makinesi ancak büroda var olabilir, büro ancak sekreterlerle, şef yardımcılarıyla ve patronlarla birlikte var olabilir, idari, siyasal ve toplumsal, ama aynı zamanda erotik bir dağılımla birlikte var olabilir; erotik bir dağılım olmadan “teknik” asla var olmamıştır, olmaz da. Bunun nedeni makinenin arzu olmasıdır; arzu, makine’nin arzusu, olduğu için değil, arzu, makinede makine yapmaya ve çarklar birbirine karşıt gibi gözükse de, uyumsuz biçimde işliyor olsa da, önceki çarkın yanında yeni bir çark oluşturmaya sürekli olarak devam ettiği için. Makineyi oluşturan şey, kelimenin tam anlamıyla, bağlantılardır, söküme yol açan tüm bağlantılar.

 

118

Arzunun mekanik düzenlenişi, aynı zamanda, kolektif sözcelem düzenlenişidir. … Sözce –itaat, protesto, isyan vs. sözcesi olabilir- tamamen makinenin parçasıdır. Sözce her zaman hukuksaldır, yani kurallara göre yapılır, özellikle makinenin gerçek kullanma kılavuzunu oluşturduğu için. … ister dilek, ister isyan ya da itaat olsun, sözce, bir bölümünü makinenin oluşturduğu düzenlemeyi her zaman söker; sözce de makinenin bir bölümüdür, sırası geldiğinde o da makine olacak, böylelikle bütünün işleyişini mümkün kılacak, onu dönüştürecek ya da havaya uçacaktır.

 

119

… ittatin ardında en büyük isyanın saklı olup olmadığının, savaşın ardında en berbat onaylamanın olup olmadığının pek iyi bilinmediği, söküm yasaları anlamına gelen yasalar her koşulda vardır. … Her mekanik düzenleme, toplumsal arzu düzenlenişidir; her toplumsal arzu düzenlemesi de kolektif sözcelem düzenlemesidir.

 

Kafka, kişisel olarak, sınırdadır. Yalnızca iki bürokrasinin, eski ve yeni bürokrasinin kavşak noktasında olmakla kalmaz, teknik makine ile hukuksal sözcenin de kavşak noktasındadır. Tek bir düzenleme içinde bu ikisinin birliğini deneyimler.

 

Kafka da, hayatı boyunca kitaplarla Don Quijote’den daha fazla haşır neşir olmuş değildir. Onun ideal kütüphanesinde yalnızca mühendislik ya da makinecilik kitapları, açıklayıcı hukuk kitapları vardır.

 

120

Kafka’yı heyecanlandıran iki sorun vardır: Mükemmel ya da berbat bir sözcenin yeni olduğu ne zaman söylenebilir? – Şeytansı ya da masum, ya da hem şeytansı hem de masum olan yeni bir düzenlemenin oluştuğu ne zaman söylenebilir?

 

… sözcenin bir özneye eklenemeyeceğine inanıyoruz.

 

121

Kafka, … sözcelem ve sözce şeklindeki iki öznenin görünümlerinden tamamen yararlanır: Ancak bundan yalnızca bir oyun ve tuhaf bir girişim olarak yararlanır, onlar arasındaki ayrımı son derece muğlaklaştırır ve yolu kaybettirmekten ve karşılıklı olarak rol değiş tokuşunda bulunmaktan başka bir kaygısı yoktur. Hikâyelerde, her tür öznenin yerini düzenleme alır.

 

123

Altkesitler hem iktidardır hem de yeryurt: Yerliyurtlulaştırarak, sabitleyerek, fotoğrafını çekerek, bir fotoğrafa ya da vücuda yapışan giysilere yapıştırarak, bir misyon vererek, bu imgeye bizzat karşıtlık oluşturacak kadar kendini kaptırdığı aşkın bir imgeyi ondan çekip alarak arzuyu ele geçirirler.

 

124

Her birimiz kendi mahrem azınlığımızı, kendi mahrem çölümüzü kendi içimizde keşfetsek de (azınlık mücadelesinin tehlikeleri dikkate alınmalı: Yeniden yerliyurtlulaşmak, yeniden fotoğraf çekmek, yeniden iktidara gelmek ve yasa yapmak, yeniden “büyük edebiyat” yapmak) bu her zaman azınlıklara özgü kolektif koşullarda, “minör” edebiyat ve siyaset koşullarında gerçekleşecektir.






.

.

.