.
.
.
.
söküm protokolleri
kafka – minör bir edebiyat için
Gilles
Deleuze - Félix Guattari
(Çev.
Özgür Uçkan, Işık Ergüden)
Yapı
Kredi Yayınları, 2001, İstanbul
8
Anı arzuya ket
vurur, kopyalarını çıkarır, katmanlara indirir, bütün bağlantılarını keser.
10
Kafka’yı
ilgilendiren şey, bestelenmiş, göstergebilimsel olarak biçimlendirilmiş bir
müzik değil, sesli bir katışıksız maddedir.
... Josephin’in
şarkı söylediği kuşkuludur, yalnızca ıslık çalar, ama başka farelerden daha iyi
değil, hatta daha kötü, öyle ki var olmayan sanatı daha da gizemli bir hal
alır.
11
[yersizyurtsuzlaştırılmış
müzikal ses] ... anlamdan, besteden, şarkıdan, sözden kaçan çığlıktır; hâlâ
fazlasıyla gösteren bir zincirden kurtulmak için gerekli olan kopuş halindeki
ahenktir. Seste önemli olan, yalnızca genel olarak tekdüze ve her zaman
gösterendışı olan yoğunluktur: ... söz
konusu olan, itaat etmenin karşıtı olarak özgürlük değil, yalnızca bir kaçış
çizgisi, daha doğrusu olası en az gösteren olarak “sağa, sola, nereye olursa”
yönelen basit bir çıkıştır.
13
Bir yazar, yazar
olarak insan değildir, siyasal insandır, makine insandır, deneysel insandır.
... Sorun, kesinlikle özgür olmak değil, ama bir çıkış, bir giriş, bir kenar,
bir geçit, bir bitişme noktası vb. bulmaktır.
14
Arzu biçim değildir,
süreçtir, gelişimdir.
15
Cinsel sorunlarım
varsa, evlenemiyorsam, yazıyorsam, yazamıyorsam, bu dünyada başım eğikse, son
derece çölümsü bir başka dünya kurmak zorunda kaldıysam: Bunların hepsi babanın
suçu. Oysa çok geç kalmış bir mektup bu. Kafka bütün bunların gerçek olmadığını
çok iyi biliyordu: Evlilik konusundaki yeteneksizliği, yazısı, çölümsü, yoğun dünyasının
cazibesi, tüm bunlar libido açısından tamamen olumlu güdülenimler, yoksa
babayla ilişkiden türeyen tepkiler değil.
16
“… bana öyle
geliyor ki, içinde yaşayacağım bölgeler ya senin vücudunla kapayamadığın ya da
senin ulaşamadığın yerlerdir ancak.” … Kafka’nın dediği gibi, sorun, özgürlük
değil, çıkış sorunudur. Baba sorunu, baba karşısında nasıl özgür olunacağı
(Oedipusçu sorun) değil, onun yolu bulamadığı bir yerde yolun nasıl
bulunacağıdır. … Kısaca, nevrozu üreten Oedipus değil, nevrozdur; yani zaten
itaat etmiş olan ve kendi itaat edişini iletmeye çalışan arzu’dur Oedipus’u
üreten. Oedipus, nevrozun meta değeridir.
18
Kafka’da
kaygılandıran ya da sevinç yaratan, baba değildir, bir üstben ya da herhangi
bir gösteren de değildir; teknokratik Amerikan makinesi, bürokratik Rus
makinesi ya da faşist makinedir bu.
20
“Ancak benim
dünyamın çekim gücü de büyüktür; beni sevenler varsa, sevmelerinin nedeni terk edilmiş durumda bulunmamdır, belki Weiss vakumu olduğum için değildir beni
sevmeleri, burada şuncacık sahip olmadığım hareket
özgürlüğünü bir başka aşamada, daha mutlu zamanlarımda ele geçireceğimi
sezmelerindendir.” [Günlükler] Hayvan-oluş, tam da, hareket etmek, bütün
olumluluğu içinde kaçış çizgisini çizmek, bir eşiği aşmak, yalnızca kendileri
için değer taşıyan yoğunluklar sürekliliğine ulaşmak; biçimlenmemiş bir
maddenin, yersizyurtsuzlaştırılmış akımların, gösterendışı
göstergelerin yararına, bütün biçimlerin ve gösteren,
gösterilen bütün anlamlandırmaların çözüldüğü katışıksız bir yoğunluklar
dünyası bulmak demektir. Kafka’nın hayvanları asla bir mitolojiye ya da
ilkörneklere göndermede bulunmaz, anlatımların kendilerini biçimselleştirmiş
olan gösterenden, içeriklerin de kendi biçimlerinden kurtuldukları serbest
bırakılmış yoğunluk bölgelerine, aşılmış gradyanlara tekabül ederler yalnızca.
Hareketlerden, titreşimlerden, ıssız bir maddedeki eşiklerden başka hiçbir şey yoktur.
… Böcek-oluşta, sesi sürükleyen ve sesin tınlamalarını birbirine karıştıran
acılı bir cıvıldamadır. Gregor hamamböceği olur, yalnızca babasından kaçmak
için değil, daha çok, babasının çıkış bulamadığı yerde bir çıkış bulmak için,
müdürden, ticaretten ve bürokratlardan kaçmak için,
sesin uğuldamaktan başka bir şey yapmadığı bu bölgeye ulaşmak için.
“‘Onu konuşurken duydun mu? Tam bir hayvan sesiydi’ dedi Müdür Bey.”
21
Ama bir yandan da,
kaçış, mekân içinde yararsız bir hareket olarak, özgürlüğün yanıltıcı hareketi
olarak reddedilir; buna karşılık, olay mahallinde kaçış, yoğunluğa kaçış olarak
kabul edilir. (“Ortadan toz olmak. Ben de bunu yaptım, toz oldum ortadan.
Özgürlüğü seçemeyecek oluşum karşısında başka çıkar yol göremedim.”)
23
… Gregor’un hayvan-oluşundaki
yersizyurtsuzlaşması başarısızlığa uğrar… …Baba
üç kiracı bürokratı kovar, Oedipusçu üçgenin babaergil ilkesine geri
dönülür, aile mutluluk içinde kendi üzerine kapanır.
[Dipnot 1]
“Psikanalitik eserler ilk bakışta sizi şaşırtıcı bir biçimde tatmin ederler,
ama, hemen sonra o eski açlıkla yeniden karşılaşırsınız”
25
Minör edebiyat,
minör bir dilin edebiyatı değil, daha ziyade, bir azınlığın majör bir dilde
yaptığı edebiyattır. Ama temel özelliği, dilin, güçlü yersizyurtsuzlaşma
katsayısından her koşulda etkilenmiş olmasıdır. Kafka, Prag Yahudilerine yazı
yoluyla tıkayan ve edebiyatlarını olanaksız kılan çıkmazı şu şekilde tanımlar:
Yazmama olanaksızlığı, Almanca yazma olanaksızlığı, başka türlü yazma
olanaksızlığı. Yazmamak olanaksızdır, çünkü ulusal bilinç, ister belirsiz olsun
ister baskı altında, zorunlu olarak edebiyattan geçer. (Edebi savaş, olası en
geniş ölçekte gerçek bir meşruluk kazanır.”)
26
Minör edebiyat ise
tümüyle farklıdır: Daracık mekânı, her bireysel sorunun doğrudan siyasete
bağlanmasını sağlar. … Büyük edebiyatlarda ancak bir anlık konuşmaya neden olan
şey, küçük edebiyatlarda herkesin ölüm kalımıyla ilgili bir karar niteliği
taşır.
27
… yetenekli
kişilere az rastlanması aslında yararlıdır ve ustalar edebiyatından başka bir
şeyin kavranmasına izin verir: Yazarın tek başına dile getirdiği şey zaten
ortak bir eylemi oluşturur ve söylediği ya da yaptığı şey, başkaları hemfikir
olmasa da, zorunlu olarak siyasaldır. … Gothe’ye duyduğu hayranlığa rağmen
yazar ya da usta edebiyatını reddetmiş olması gibi, anlatıcı ilkesinden de
çabuk vazgeçer.
28
Özne yoktur, yalnızca kolektif sözcelem düzenlemeleri
vardır – ve edebiyat, bu düzenlemeleri, henüz dışarıda verili olmadıkları
ve yalnızca gelecekteki şeytani güçler ya da oluşturulacak devrimci güçler
olarak var oldukları koşullarda dile getirir. … K harfi, artık ne bir anlatıcıyı ne de bir kişiyi gösterir; bir bireyin,
münzeviliği için kendilerine bağlı olması ölçüsünde, makinesel bir düzenlemeyi
ve kolektif bir faili gösterir.
29
Kendilerinin
olmayan bir dilde yaşayan ne kadar insan vardır günümüzde? Kendi dillerini bile
bilmeyen ya da henüz bilmeyen ve kullanmaya zorlandıkları majör dili de iyi
bilmeyen ne kadar insan vardır? … İnsan nasıl kendi öz dilinin göçebesi,
göçmeni ve çingenesi olur? Kafka, çocuğu beşikten çalmak, gergin ipte dans
etmek, diyor.
30
Aslında dil
genellikle, yersizyurtsuzlaşmasını anlamın içindeki yeniden-yerliyurtlulaşmayla
dengeler. Gerçek anlam olan anlam, seslerin adalandırılmasının (sözcüğün
adlandırdığı şey ya da şeylerin hali) belirlenmesini mecazi anlam ise,
imgelerin ve metaforların (sözcüğün bazı bakımlardan ya da bazı koşullar altında
uygun düştüğü diğer şeyler) belirlenmesini, yönlendirir.
31
Anlamdan
koparılmış, anlamdan kazanılmış bu dil, etkin bir anlam etkisizleştirilmesi
sağlayarak, yönelimini artık yalnızca bir sözcük vurgusunda, bir bükünde bulur:
“Yer yer küçük bir sözcükte yaşayabilirim ben; sözcüğün ince seslisinde bu işe
yaramaz başımı bir an yitiriyorum(…) sezgilerim, bir balığın sezgilerini
andırıyor.” Çocuklar şu alıştırmada çok beceriklidir: Anlamı belli belirsiz
hissedilen bir sözcüğü, kendi üzerinde titreştirmek için yinelemek. Kafka,
çocukken, babasının söylediği bir sözü tam bir anlamsızlık çizgisine vardırmak
üzere nasıl yinelediğini anlatır: “Ay sonu, ay sonu…”
33
Kafka, her türlü
metaforu, simgeciliği ve anlamlandırmayı da, her türlü adlandırma gibi, bilinçli
olarak öldürür. Metamorfoz (dönüşüm) metaforun karşıtıdır. Artık ne gerçek
anlam ne de mecazi anlam vardır, yalnızca sözcük yelpazesinde hallerin dağılımı
vardır. Şey ve diğer şeyler, yalnızca kendilerine ait kaçış çizgisini izleyerek
yersizyurtsuzlaşmış olan ses ya da sözcüklerin kat ettikleri yoğunluklardır
artık. Bir hayvanın davranışıyla, insan davranışı arasında var olan benzerlik
değildir söz konusu olan, hele sözcük oyunu hiç değildir. [Burada çağdaş dans
sanatçısının, insan zaten dans eder ifadeleri bulunmalı] Artık ne insan ne de
hayvan vardır; çünkü her biri diğerini, akımların birleşmesiyle, tersine
çevrilebilir yoğunluklar sürekliliği içinde yersiyurtsuzlaştırır. ... Hayvan,
insan "gibi" konuşmaz, anlamlandırmadan yoksun tonlamalar çıkartır; sözcükler
de hayvanlar "gibi" değildir; ama tam anlamıyla dilbilimsel köpekler,
böcekler ya da fareler olduklarından, kendi paylarına, tırmanırlar, havlarlar
ve hızla ürerler. Sekansları titreştirmek, sözcüğü şimdiye dek duyulmamış iç
yoğunluklara açmak; özetle, dilin gösterendışı, yoğun kullanımı. Dahası, artık ne sözcelem öznesi ne de sözce
öznesi vardır: Sözcelem öznesi bir insan “olarak” kalırken, köpek olan sözce
öznesi değildir artık; sözce öznesi bir insan olarakkalırken, bir mayısböceği
“gibi” olan sözcelem öznesi değildir artık. İster istemez çoğul ya da kolektif
bir düzenlemenin ortasında karşılıklı bir oluşu oluşturan bir haller devresidir
söz konusu olan.
“Bir dilin iç
gerilimleri”ni ifade eden dilbilimsel öğeleri, ne kadar çeşitli olurlarsa
olsunlar, genelde yoğunlaştırılmışlar
ya da gerilim-sağlayıcılar diye
adlandırabiliriz. Dilbilimci Vidal Sephiha, dilin, kendi uçlarına, birbirlerine
dönüşebilir bir öteye ya da beriye doğru gerçekleşen hareketini belirleyen,
“bir kavramın sınırına doğru yönelmeyi ya da onu aşmayı olanaklı kılan her
türlü dilbilimsel aygıt”ı, bu anlamda, yoğunlaştırılmış olarak adlandırır. Vidal
Sephiha, bu tür öğelerin çeşitliliğini çok iyi bir şekilde ortaya koymuştur;
bunlar, her yerde ise yarayan sözcükler, herhangi bir anlamı üstlenen fiil ya
da edatlar; adıl fiiller ya da İbranicede olduğu gibi yoğunlaştırılmışların ta
kendisi; bağlaçlar, ünlemler, zarflar; acıya
yananlam katan terimler olabilir. … [Wagenbach] Edatların doğru olmayan
kullanımı; adılın aşırı kullanımı; (“koymak, oturmak, yerleştirmek, kaldırmak”
dizisini karşılayan, bu andan itibaren de yoğunlaştırıcı haline gelen Giben gibi) her yerde işe yarayan
fiillerin kullanımı; zarfların çoğalması ve birbirini izlemesi; acı barındıran
yananlamların kullanımı; sözcüğün içsel gerilimi olarak vurgunun önemi,
ünsüzlerin ve ünlülerin iç ahenksizlik olarak dağılımı. … “Yazdığım sözcüklerin
neredeyse hiçbiri diğeriyle uyuşmuyor, hurda demirlerin gürültüsüyle gıcırdayıp
duran ünsüzlerin, teşhir edilen zenciler gibi şarkı söyleyen ünlülerin
seslerini duyuyorum.” Dil, uçlarına ya da
sınırlarına doğru yönelebilmek için temsil edici olmaktan çıkar.
36
Böylece, bu dil
dolayımıyla uygulanan, kiliseye ya da okula ait iktidar biçimlerine özlem
duyulur çünkü bugün bu iktidar biçimlerinin yerini başka biçimler almıştır.
37
Bu dil,
uyandırdığı horgörüden ziyade korkutan bir dildir, “bir tiksintiyle karışık
korku”; çalınmış, seferber edilmiş, göç etmiş, “güç ilişkileri”ni
içselleştirerek göçebeleşmiş sözcüklerle yaşayan ve grameri olmayan bir dildir
bu…
40
(imleyenin,
metaforun ve sözcük oyunlarının efendiliğine özenen bugünkü psikanaliz)
[4. not: “Ben yerine insan dendiği sürece sorun yok.” Ve bu iki özne s.12’de yeniden
ortaya çıkar: “Kendim kalkıp köye gitmeyebilirim, bunu ille de yapmam gerekmez;
giyinik vücudumu yollarım, tamam…”
43
Majör ya da
yerleşik bir edebiyat, içerikten anlatıma doğru giden bir vektörü izler: Verili
bir biçimde, içerik verili olduğunda, ona uygun anlatım biçimini bulmak,
keşfetmek ya da görmek. İyi tasarlanmış olan şey, kendini sözceler… Ama minör
ya da devrimci bir edebiyat, sözcelemekle işe başla, ancak sonradan görür ve
tasarlar (“Sözcük, görmüyorum onu, icat ediyorum”). Anlatım, biçimleri kırmalı,
yeni kopuşları ve dal budak sarmaları belirtmelidir. Biçim kırılmış olduğundan,
içeriği yeniden kurmak şeylerin düzeniyle ister istemez kopuş halinde olmaktır.
Maddeyi sürüklemek, ondan önce gelmek.
44
Aşkın yerine aşk
mektubunu koymak. Aşkı yersizyurtsuzlaştırmak.
46
Kafka iki teknik
icat dizisi arasında bir ayrım yapar: Uzaklıkları alt ederek ve insanları
yakınlaştırarak “doğal ilişkiler”i yeniden kurmaya yönelen icatlar dizisi
(tren, otomobil, uçak) ve hortlağın vampirce öcünü temsil eden ya da “insanlar
arasına hortlaksı olanı” yeniden sokan icatlar dizisi (posta, telgraf, telefon,
telsiz telgraf).
47
Çılgınca bir yazma
ve mektupları okurundan koparıp alma arzusu. Demek ki, bir ilk özelliğe göre,
mektup arzusu şundan ibarettir: Hareketi sözce öznesine aktarır ve ona sözcelem
öznesini her türlü gerçek hareketten bağışık tutan görünür bir hareket, bir
kağıt hareketi verir. Taşrada Düğün Hazırlıkları’ında olduğu gibi,
sözcelem öznesi, baştan aşağıya giyinik ikizini
mektupta, mektupla birlikte gönderdiğine göre, tıpkı bir böcek gibi varını
yoğunu kaybedebilir. Sözce öznesi normalde sözcelem öznesine düşen gerçek
hareketi üstlendiğine göre, iki öznenin ikileminin bu değiş tokuşu ya da bu
tersine çevrilmesi, bir ikiye bölünme üretir. Ve zaten şeytani olan da
bu ikiye bölünmedir, şeytan bu bölünmenin kendisidir.
49
Zayıflık -ah
zayıflığım, hatam!- Kafka’nın sözce öznesi konumundaki görünür hareketinden
başka bir şey değildir. Tersine, gücü, ıssızlıkta bir sözcelem öznesi
olmasından kaynaklanır.
52
Kafka’nın odasında
yaptığı şey hayvan-oluştur ve bu, öykünün asıl hedefidir. İlk yaratı,
dönüşümdür. Bu asla bir eşin gözü tarafından görülmemelidir; bir babanın ya da
bir annenin gözü de bunu görmemelidir. Kafka için, hayvani özün bir çıkış
olduğunu, olay mahallinde ya da kafeste de olsa bir tür kaçış çizgisi olduğunu
söylüyoruz. Özgürlük değil, bir çıkış. Saldırı değil, canlı bir kaçış çizgisi.
53
… hayvan-oluş,
yalnızca yoğunluk içinde yoğunluk eşiklerini aşarak yaşanabilen ya da
anlaşılabilen, hareketsiz ve olduğu yerde kalınarak yapılan bir yolculuktur.
54
[mektuplar ve
hayvan-oluş arasında karşılaştırma] Mektupların, sözcelem öznesine karşı yöneltilmiş
bir geri çekilmeden korkma nedenleri vardı… … Yumurtanın kendi gizil gücünde
iki gerçek kutba sahip olması gibi, hayvan-oluş da, yine gerçek iki kutbun, tam
anlamıyla hayvansal bir kutupla ailesel bir kutbun donattığı bir gizil güçtür.
Hayvanın, aslında, kendi insandışı oluşuyla fazla insancıl bir evcilleştirme
arasında nasıl kararsız kaldığını gördük… … İşte [hayvan-oluşta] metaforun
ancak bu bakış açısından, ardından gelen bütün insan-merkezci sürüsüyle
birlikte yeniden işe karışma tehlikesi vardır [yeniden yerliyurtlulaştırma,
yeniden-Oedipuslaştırma].
56
Küçük olan her şey
Kafka’yı büyüler. Çocukları sevmiyorsa, bunun nedeni, geriye döndürülemez bir
büyük-oluşa yakalanmış olmalarıdır; tersine hayvansal egemenlik küçüklüğe ve
algılanamazlığa ulaşır. Ama bunun da ötesinde, Kafka’da, moleküler çoğulluğun
kendisi bir makineyle, daha doğrusu, parçaları birbirinden bağımsız olsa da
işlemekten geri kalmayan bir makine
düzenlemesiyle bütünleşme ya da ona yer açma eğilimindedir.
moleküler
çoğulluklara ve makinesel düzenlemelere…
57
… yeterli miktarda
makinesel belirti…
… ancak makinesel
belirtiler kendi kendine kurulan gerçek bir düzenleme şeklinde bir araya
getirilmişlerse…
58
… bürokratik
makinenin gizilgüçleri…
… konusuna ritim
katan makinesel belirtiler…
Burada da
[Cezalılar Kolonisi] roman tohumu vardır, hem de bu kez açık şeçik bir makineye
bağlı olarak. Ama hâlâ fazla Oedipusçul koordinatlara (yaşlı komutan – subay =
baba – oğul) uygun ve fazla mekanik olan bu makine de gelişemez. Ve Kafka,
yeniden öykü durumuna düşen bu metin için hayvansal bir sonuç tasarlayacaktır…
59
Bu durumda makine,
gücü ve güzelliği ne olursa olsun, artık geliştirilemeyen ayrıntılı bir çizim
olarak kalır.
Asla yayımlanma
tasarısıyla değil, iç ölçütlerle tanımlandıkları biçimiyle, yazı ya da anlatım
makinesinin üç öğesi budur. Mektuplar ve şeytani antlaşma; öyküler ve
hayvan-oluşlar; romanlar ve makinesel düzenlemeler.
61
… anlatım
içerikten önce gelir ve onu peşinden sürükler (gösteren olmaması koşuluyla
kuşkusuz)
62
[dipnot 2] “Biçim,
içeriğin ifadesi değil, uyarıcısıdır”
[dipnot 9]
[Proust, artık gelmesini istemez göründüğü bir genç adama şöyle yazar:] “Ne
istediğinize karar vermekte özgürsünüz ve gelmeye karar verirseniz, bana
yazmayın, ama hemen geleceğinizi telgrafla bildirin, mümkünse, akşam saat 6’ya
doğru gelen bir trenle ya da akşamüzerine doğru ya da akşam yemeğinden sonra,
ama çok da geç değil ve öğleden sonra ikiden önce de değil, çünkü siz hiç
kimseyi görmeden görmek istiyorum sizi. Tabii ki bütün bunları gelmeniz söz
konusu olursa diye açıklıyorum…”
65
[Cezalılar
Kolonisi’nde] “Mahkum hükmü yara bereleriyle söker.” “Çin Seddi’nin İnşasında”
da, “bilinmeyen yasalarla yönetilmek nasıl da bir işkencedir (…) Yasaların
karakteri, içerikleri üzerindeki gizi de gerekli kılar.” … Kafka için önemli
olan, bu aşkın ve bilinemez yasa imgesini kurmaktan çok, yalnızca düzeneklerini
ayarlamak ve bütünü “kusursuz bir eşzamanlılıkla” çalıştırmak için bu yasa
imgesine gereksinim duyan bambaşka bir makinenin mekanizmasını
sökmektir (bu imge-fotoğraf
ortadan kaybolur kaybolmaz, “Cezalılar Kolonisi”nde olduğu gibi, makinenin
parçaları dağılır).
67
Düpedüz gerçeğin,
bedenin ve tenin sözcesi; her türlü kurgusal önermenin karşıtı olan pratik
sözce. Bütün bu temalar Dava’da
gerçekten de vardır. Ama, K’nın uzun deneyimi boyunca, titiz bir sökümün ve
hatta bir yıkımın nesnesi kılınan şeyler tam da bunlardır.
70
Kafka toplumsal
temsillerden, sözcelem düzenlemelerini ve makinesel düzenlemeleri çıkarsama ve
bu düzenlemeleri sökme yükümlülüğünü üstlenir. Kafka daha hayvan öykülerinde
bile kaçış çizgileri çiziyordu; ama “dünyanın dışına” kaçmıyor, daha çok
dünyayı ve temsilini kaçırtıyor ve bu
çizgiler üzerinde sürüklüyordu. [69 … namevcut bir Tanrı’dan söz etmektense,
minör bir edebiyatın sorunlarından, Prag’da yaşayan bir Yahudinin durumundan, Amerika’dan, bürokrasiden ve büyük
davalardan söz etmek daha yerinde olur.]
Yazı şu ikili
işleve sahiptir: Düzenlemelere çeviriyazı yapmak, düzenlemeleri sökmek. İkisi
aslında bir bütün oluşturur. Kafka’nın eserinin tamamında, bir bakıma
birbirinin içine geçmiş anları ayırt etmeye çalışmamızın nedeni budur: Önce makinesel belirtiler, sonra soyut makineler ve nihayet makine
düzenlemeleri.
Makinesel belirtiler, henüz kendi başına ortaya çıkmamış ve kendi adına
sökülmemiş bir düzenlemenin işaretleridir, çünkü, bu düzenlemeyi nasıl
oluşturduklarını bilmeden, onu oluşturan parçaları ele geçirmekle yetiniriz
yalnızca. Bu parçalar çoğunlukla canlı varlıklar, hayvanlardır, ama, ancak,
işlemci ya da uygulamacı oldukları anda bile sırrı çözülmeyen ve tam anlamıyla
kendilerini aşan bir düzenlemenin hareketli parçaları ya da dış görünüşleri
olarak değer taşırlar. … Dönüşümün meydana getirdiği karmaşık düzenlemenin
belirti-öğeleri; hayvan Gregor, müzikal kız kardeş, belirti nesneleri besin,
ses, fotoğraf, elma, belirti-dış görünüşleri aile üçgeni, bürokratik üçgendir.
… Demek ki, bir makine kuruluş ve işleyiş aşamasındayken onu kuran ve
işlemesini sağlayan ayrı ayrı parçaların nasıl hareket ettikleri henüz
bilinmediğinde, makinesel belirtiler ortaya çıkar.
71
Tamamı kurulu olan
soyut makineler de kendi başlarına,
belirtisizce belirirler, ama bu kez, ya işlevsizdirler ya da artık işlemezler
[Cezalılar Kolonisi’nin makinesi]. … Hikâyelerin, kısa kesilmelerine neden
olan, tamamlanmalarını engelleyen ya da roman halinde gelişmelerini önleyen iki
tehlikeyle yüz yüze olduklarını düşünmemizin nedeni de budur: Ya, ne kadar
canlı olurlarsa olsunlar, yalnızca makinesel montaj belirtileri taşırlar; ya da
ortaya, somut olarak birbirine bağlanamayan, tümüyle kurulmuş, ölü, soyut
makineler çıkarırlar (Kafka’nın, aşkın yasa üzerine yazdığı metinleri kasıtlı
olarak genellikle bir bütünden ayırdığı kısa öyküler halinde yayımladığını fark
edeceğiz).
Demek ki geriye,
roman nesneleri olarak makinesel düzenlemeler kalıyor. Bu kez, makinesel
belirtiler artık hayvanlar değildir: Bir araya gelirler, diziler yaratırlar,
her tür insan figürünü ya da figür parçalarını beraberlerinde sürükleyerek
çoğalmaya koyulurlar. … onu cisimleştiren toplumsal-siyasal düzenlemelerin
dışında var olmayacaktır…
72
Sonuçta düzenleme
[makine düzenlemeleri], ne kurulmakta olan, gizemli işleyişe sahip bir makine,
ne de tümüyle kurulu, işlemeyen ya da artık işlemeyen bir makine olarak değer
taşır: Onun değeri, makine ya da temsil üzerinde gerçekleştirdiği söküm’den kaynaklanmaktadır ve fiilen
işlerken, yalnızca kendi sökümüyle ve bu söküm eylemi içinde işler. Düzenleme,
bu sökümden doğar (Kafka’yı ilgilendiren hiçbir zaman makinenin montajı
değildir). Bu etkin söküm yöntemi, … toplumsal alana zaten nüfuz etmiş olan
bütün bir hareketi sürdürmekten, hızlandırmaktan ibarettir: Edimsel olmadan
gerçek olan bir gücülün içinde iş görür (şimdilik yalnızca kapıyı çalan,
geleceğin şeytani güçleri). Düzenleme, yine kodlu ve yerliyurtlu olan toplumsal
bir eleştiri içinde değil, kod çözümü içinde, yersizyurtsuzlaşma içinde ve bu
kod çözümünün ve bu yersizyurtsuzlaşmanın romanesk hızlanışı içinde keşfedilir
(Alman dilinde olduğu gibi; toplumsal alanı ele geçiren bu hareket içinde her
zaman daha öteye gitmek).
İşte, soyut işaret
ve makinelerden farklı olan romanesk makinesel düzenlemenin yeni özellikleri
bunlardır. Bu özellikler, Kafka’nın bir yorumunu ya da toplumsal bir temsilini
değil, sosyopolitik bir deneyimi, bir protokolü benimsetirler.
75
continuum Homojen elemanlar
bütünü
77
Masum ya da suçlu;
bu, sonsuzun sorunudur, kesinlikle Kafka’nın sorunu değil. Tersine, tecilin
sonlu, sınırsız ve sürekli olduğunu söylüyoruz. … tecil sınırsız ve süreklidir,
çünkü sınırı daima geriletmek için parça parça işleyerek, bir parçayı ötekine
eklemeye devam eder, ötekine bitişir.
80
Öznenin, sözcelem
öznesi ve sözce öznesi olarak ikiye bölünmesi, iki temsilcisinden birinde ya da
her ikisinde birden var olan hareketinden
kaynaklanmaktadır…
82
Terimler bir kaçış
çizgisi üzerinde dağılma, bu çizgi üzerinde, bitişik altkesitlere göre sıvışma
eğilimindedirler: Polisler altkesiti, yargıçlar altkesiti, ruhbanlar altkesiti.
83
Baskı altına alma,
baskı uygulayan açısından olduğu kadar baskı altına alınan açısından da,
iktidar-arzunun herhangi bir düzenlemesinden, makinenin herhangi bir durumundan
kaynaklanır – çünkü malzemeye de tamircilere de, bir hiyerarşi içinde
olduğundan çok daha tuhaf bir ittifak içinde, bir bağlantı içinde gereksinim vardır. Baskı makineye bağlıdır, yoksa
tersi değil. Demek ki, köleler ya da suçlular karşısında bir sonsuz aşkınlık
olarak ortaya çıkan “bir” iktidar yoktur. İktidar, “Yasa”nın bizi inandırmaya
çalıştığı gibi, piramit biçiminde değildir, altkesitli ve doğrusaldır,
yükseklik ya da uzaklıkla değil, bitişiklikle işler. … Her altkesit bir makine
ya da bir makine parçasıdır, ama, bitişik parçalarından her biri giderek daha
fazla yer kaplayarak, sırası geldiğinde makine halini almazsa sökülemez olan
bir makine.
84
Kafka’nın basit
bir teknik makineye hiçbir hayranlığı yoktur, ama gayet iyi bilir ki, teknik makineler,
makinistleri, parçaları, makineleşmiş madde ve personeli, cellatları ve
kurbanları, güçlüleri ve güçsüzleri aynı kolektif bütün içinde bir arada var
kılan daha karmaşık bir düzenlemenin işaretleridir yalnızca.
85
… K’nın bankada,
bürosunun koridoruna bitişik bir kulübecikte yakalayıverdiği çığlık, “bir
işkence makinesinden geliyor” gibidir, ama bunun aynı zamanda bir zevk çığlığı
olması, hiç de mazoşistçe bir nedenden değil, işkence makinesinin kendi kendine
zevk almaya devam eden bürokratik bir makinenin parçası olmasından ileri
gelmektedir.
Kafka, Rus
Devrimi’ni bir altüst oluş ve yenilenme olarak değil, yeni bir altkesitin
üretimi olarak değerlendirir.
86
Dünyanın tarihi,
asla bir ebedi dönüşten değil, her zaman yeni ve giderek sertleşen altkesitlerin
atılımından oluştuğundan, bu altkesitliliğin hızı … arttırılır … abartılır. …
ta ki mutlak bir moleküler yersizyurtsuzlaşmaya varana kadar.
88
Anti-lirizm:
Dünyayı okşamak ya da ondan kaçmak yerine, onu, kaçırtmak için “avucunun içine almak”.
89
Arzunun
“şeytaniliği”ni ve “masumiyet”ini yalnızca hareket içinde ayırt edebiliriz,
çünkü bu ikisi birbirlerinin derinliklerine nüfuz etmişlerdir. Hiçbir şey
önceden var olamaz. Kafka, eleştirel-olmamasının gücü sayesinde bu derece
tehlikeli olabilmiştir.
92
[Notlar 7] Gustave
Janouch, s. 37: “Siz, olaylardan ve nesnelerden çok onların sizde uyandırdığı
izlenimlerden söz ediyorsunuz. Bu, lirizmdir. Dünyayı avucunuza almak yerine
okşuyorsunuz.”
102
… bağlantı
noktalarını onlarda varlığını sürdüren estetik izlenimlere indirgemek büyük bir
hata olur. Kafka’nın çabaları tam ters
bir yönde bile gidebilir, bu, onun anti-lirizminin, anti-estetizminin
formülüdür: Dünyadan izlenimler çıkarmak yerine “dünyayı avuçlamak”,
nesnelerle, kişilerle, olaylarla, hatta gerçekle çalışmak; yoksa izlenimlerle
değil. Metaforu öldürmek. Estetik izlenimler, duyumlar ya da hayaller; bunlar,
kendisinde Prag Okulu’nun belli bir etkisinin görüldüğü Kafka’nın ilk
denemelerinde kendi adlarına var olmaya devam ederler. Ama Kafka’nın tüm
evrimi, artık bu izlenimlere ve diğerlerine dayanmayan bir kanaatkârlık,
aşırı-gerçekçilik ve mekaniklik adına, hepsini ortadan kaldırmaktan ibarettir.
… nesnellikle işleyen bağlantı noktaları, öznel izlenimlerin yerine sistematik
olarak geçirilmiştir.
103
… (“Doğası
intihara bağlıdır, dişleri kendi teni içindir, teni dişleri için”) … “İki
ayağına gereken kadar toprağı, iki eline sığacak kadar dayanak noktası vardır,
demek ki, altında hâlâ gerili bir ağ olan müzikhol trapezcisi kadar az.”
104
Ailesiz ve eşsiz
olarak bekâr daha toplumsaldır, sosyal-tehlikedir, sosyal-haindir ve tek başına
kolektiftir.
113
[Eşikler…
hareketli engeller]
Kafka’nın hafızası
hiçbir zaman iyi değildi; olsun, çünkü çocukluk hatırası çaresiz şekilde
Oedipusçudur, arzuyu engeller ve fotoğraf üzerinde mıhlar, tüm bağlantılarını
keser.
114
Bu, tıpkı çocuğun
çocuk olmaya devam ederken bir yetişkin bloğuna dahil edilmesi gibi, yetişkinin
de yetişkin olmaya devam ederken çocukluk bloğuna dahil edildiği, hatırasız bir
kanaatkârlık manyerizmidir. … bir çocuğun olabileceği kadar yetişkin…
117
K, sürekli olarak,
mühendis ya da en azından tamirci olma niyetini öne sürer. Bununla birlikte,
kazan dairesinin yalnızca kendisi olarak tanımlanmamış olması (gemi zaten
durdurulmuştur), bir makinenin asla yalnızca teknik olmamasındandır. Tersine, o
yalnızca, erkekleri ve kadınları çarkları arasına alan, daha doğrusu, çarkları
arasında erkekler, kadınlar, şeyler, yapılar, metaller, yapılar bulunan
toplumsal makine olarak tekniktir. Dahası, Kafka yalnızca yabancılaşmış,
mekanikleşmiş, vs. çalışma koşullarını düşünmekle kalmaz: Tüm bunları çok
yakından tanır, ama dehası, erkeklerin ve kadınların, yalnızca çalışmalarında
değil, dahası yan yana sürdürdükleri faaliyetlerinde, dinlenmelerinde,
aşklarında, protestolarında, öfkelerinde de vs. makinenin parçası olduklarını
öne sürmesinden ileri gelmektedir. Makineci makinenin bir parçasıdır, yalnızca
makineci olarak değil, makineci olmaya son verdiği anda da. … Makine,
bağlantılı tüm öğeleriyle –ki bunlar sıraları geldiğinde makineyi
oluştururlar- sökülmedikçe
toplumsal değildir. Adalet
makinesine metaforik olarak makine denemez: Yalnızca odaları, büroları,
kitapları, sembolleri ve topografisiyle değil, personeliyle (yargıçlar,
avukatlar, mübaşirler), porno yasa kitaplarına bağlı kadınlarıyla, belirsiz bir
madde sağlayan sanıklarıyla birlikte ilk anlamı belirleyen odur. Bir yazı
makinesi ancak büroda var olabilir, büro ancak sekreterlerle, şef
yardımcılarıyla ve patronlarla birlikte var olabilir, idari, siyasal ve
toplumsal, ama aynı zamanda erotik bir dağılımla birlikte var olabilir; erotik
bir dağılım olmadan “teknik” asla var olmamıştır, olmaz da. Bunun nedeni
makinenin arzu olmasıdır; arzu, makine’nin arzusu, olduğu için değil, arzu,
makinede makine yapmaya ve çarklar birbirine karşıt gibi gözükse de, uyumsuz
biçimde işliyor olsa da, önceki çarkın yanında yeni
bir çark oluşturmaya sürekli olarak devam ettiği için. Makineyi oluşturan şey, kelimenin tam anlamıyla,
bağlantılardır, söküme yol açan tüm bağlantılar.
118
Arzunun mekanik düzenlenişi, aynı zamanda, kolektif
sözcelem düzenlenişidir. … Sözce –itaat, protesto, isyan vs. sözcesi olabilir-
tamamen makinenin parçasıdır. Sözce her zaman hukuksaldır, yani kurallara göre
yapılır, özellikle makinenin gerçek kullanma kılavuzunu oluşturduğu için. …
ister dilek, ister isyan ya da itaat olsun, sözce, bir bölümünü makinenin
oluşturduğu düzenlemeyi her zaman söker; sözce de makinenin bir bölümüdür,
sırası geldiğinde o da makine olacak, böylelikle bütünün işleyişini mümkün
kılacak, onu dönüştürecek ya da havaya uçacaktır.
119
… ittatin ardında en büyük isyanın saklı olup
olmadığının, savaşın ardında en berbat onaylamanın olup olmadığının pek iyi
bilinmediği, söküm yasaları anlamına gelen yasalar her koşulda vardır. … Her
mekanik düzenleme, toplumsal arzu düzenlenişidir; her toplumsal arzu
düzenlemesi de kolektif sözcelem düzenlemesidir.
Kafka, kişisel olarak, sınırdadır. Yalnızca iki
bürokrasinin, eski ve yeni bürokrasinin kavşak noktasında olmakla kalmaz,
teknik makine ile hukuksal sözcenin de kavşak noktasındadır. Tek bir düzenleme
içinde bu ikisinin birliğini deneyimler.
Kafka da, hayatı boyunca kitaplarla Don Quijote’den daha
fazla haşır neşir olmuş değildir. Onun ideal kütüphanesinde yalnızca
mühendislik ya da makinecilik kitapları, açıklayıcı hukuk kitapları vardır.
120
Kafka’yı heyecanlandıran iki sorun vardır: Mükemmel ya da
berbat bir sözcenin yeni olduğu ne zaman
söylenebilir? – Şeytansı ya da masum, ya da hem şeytansı hem de masum olan yeni bir düzenlemenin oluştuğu ne zaman
söylenebilir?
… sözcenin bir özneye eklenemeyeceğine inanıyoruz.
121
Kafka, … sözcelem ve sözce şeklindeki iki öznenin
görünümlerinden tamamen yararlanır: Ancak bundan yalnızca bir oyun ve tuhaf bir
girişim olarak yararlanır, onlar arasındaki ayrımı son derece muğlaklaştırır ve
yolu kaybettirmekten ve karşılıklı olarak rol değiş tokuşunda bulunmaktan başka
bir kaygısı yoktur. Hikâyelerde, her tür öznenin yerini düzenleme alır.
123
Altkesitler hem iktidardır hem de yeryurt:
Yerliyurtlulaştırarak, sabitleyerek, fotoğrafını çekerek, bir fotoğrafa ya da
vücuda yapışan giysilere yapıştırarak, bir misyon vererek, bu imgeye bizzat
karşıtlık oluşturacak kadar kendini kaptırdığı aşkın bir imgeyi ondan çekip
alarak arzuyu ele geçirirler.
124
Her birimiz kendi mahrem azınlığımızı, kendi mahrem
çölümüzü kendi içimizde keşfetsek de (azınlık mücadelesinin tehlikeleri dikkate
alınmalı: Yeniden yerliyurtlulaşmak, yeniden fotoğraf çekmek, yeniden iktidara
gelmek ve yasa yapmak, yeniden “büyük edebiyat” yapmak) bu her zaman
azınlıklara özgü kolektif koşullarda, “minör” edebiyat ve siyaset koşullarında
gerçekleşecektir.
.
.
.