02 Kasım 2025

gri

 .

.

.





.

.

oturma odasındaydı

bir koltuğun kenarında küçülmüştü

beni gördü

gözleri altıgen düz yüzeylere dönüşmüştü

çünkü bir açıda elmas gibi parlıyorlardı artık

bir açıdan

ışıl ışıl

gözleri dışarıyı içeriye alan

kavisli bir yüzey değil

içeriyi dışarıya yansıtan

altıgen düz yüzeylere dönüşmüştü

içeriyi yansıtıyordu artık

dışarıda bir şey kalmamıştı

bekliyordu

şartlar zorlaşıyor ve o buna hazır olmadığını söylüyordu

elindeki bir gurup anahtar

etrafa metal parıltısı yaymıyorlardı artık

gümüş bir kumla ovalanıp

matlaştırılmış gibiydiler

kılcal çizikler de griye bulanmıştı

açmıyorlar kapatıyorlardı

bekliyor bekliyor bekliyordu

çevresindeki olaylarla ilgilenmiyor

onları kısaca kopya ediyordu

kopya edip geçiştiriyordu

o her yanıyla griye bulanmıştı

çevresinde yanar döner ışıklar

eğer üzerine çarparsa

eğer öyle denilebilirse

sönümleniyorlardı

söbüleşiyorlardı

sönüyorlardı

diri ve patlamak üzere tüm parıltılar

daha fazlasıyla talep ettiği tüm bu patırtılar

onunla temas ettiği anda

anlamlarını yitiriyorlardı

tüm bu parıltılar, patırtılar

daha önce yaşanılabilecek olasılıkların

artık bittiğini

haber veriyorlardı

daha fazla

daha fazla

ama anında

anlamsız

biri ona şöyle dediğinde:

ilk başta bir şeyleri kaçırdım

sanırım

yani yanlış başladım

ve artık geriye dönemem

dediğinde

bu sözler de onda grileşiyor

bu sözler bu sesler

bu sözler de bu sesler de

bu sözler bu sesler bile

artık anlamlı gelmiyordu ona

bekliyordu

kopya etmek için hemen her zaman hazırdı

çünkü sadece bekliyordu

devam etmek için bekliyordu

ama asıl

beklediği için devam ediyordu

kopya etmek hemen hemen her şeyi bıraktığı için

vazgeçtiği için

bir reflekse dönüşmüştü sadece

 

içeriyi dışarıya yansıttığı için

tek tek

sevdiği her şeyi sıralıyordu

sevdiği şeylerin sadece onların başkaları için de anlamlı olabilecek elinde kalanlar olduğunu varsaydığı hayır varsaydığı değil öyle olduğu için elinde kalan yegane parçacıklar olduğu için öyle olduğunu varsaydığı için hayır vaysaydığı için değil öyle olduğuna inandığı için tek tek sıralıyordu

sıralıyor ve bekliyordu

sevdiği şeylerin başkalarının da sevebilecekleri olasılığına inanmadığı için beklemiyor

beklemenin bir yaşam biçimine dönüşmesinden dolayı bekliyordu

onların sevdikleriyle kendi sevdiklerinin buluşmasıyla bu müjdeli buluşmayla artık ilgilenmiyordu

sevdiği her şeyi tek tek sıralıyor

bunun bir anlamı olmadığı için

bu sıralamayı dudaklarını büzerek

yapmacıklığı abartarak

tek tek sıralıyordu

bu onun kendisiyle bırakılan dünyayla başbaşa kalışının

bir ültimatomu gibi

sevdiği şeyleri

yapmacık

tek tek

sıralı


2.11.25

.

.