.
.
.
.
.
oturma odasındaydı
bir koltuğun kenarında küçülmüştü
beni gördü
gözleri altıgen düz yüzeylere dönüşmüştü
çünkü bir açıda elmas gibi parlıyorlardı artık
bir açıdan
ışıl ışıl
gözleri dışarıyı içeriye alan
kavisli bir yüzey değil
içeriyi dışarıya yansıtan
altıgen düz yüzeylere dönüşmüştü
içeriyi yansıtıyordu artık
dışarıda bir şey kalmamıştı
bekliyordu
şartlar zorlaşıyor ve o buna hazır olmadığını söylüyordu
elindeki bir gurup anahtar
etrafa metal parıltısı yaymıyorlardı artık
gümüş bir kumla ovalanıp
matlaştırılmış gibiydiler
kılcal çizikler de griye bulanmıştı
açmıyorlar kapatıyorlardı
bekliyor bekliyor bekliyordu
çevresindeki olaylarla ilgilenmiyor
onları kısaca kopya ediyordu
kopya edip geçiştiriyordu
o her yanıyla griye bulanmıştı
çevresinde yanar döner ışıklar
eğer üzerine çarparsa
eğer öyle denilebilirse
sönümleniyorlardı
söbüleşiyorlardı
sönüyorlardı
diri ve patlamak üzere tüm parıltılar
daha fazlasıyla talep ettiği tüm bu patırtılar
onunla temas ettiği anda
anlamlarını yitiriyorlardı
tüm bu parıltılar, patırtılar
daha önce yaşanılabilecek olasılıkların
artık bittiğini
haber veriyorlardı
daha fazla
daha fazla
ama anında
anlamsız
biri ona şöyle dediğinde:
ilk başta bir şeyleri kaçırdım
sanırım
yani yanlış başladım
ve artık geriye dönemem
dediğinde
bu sözler de onda grileşiyor
bu sözler bu sesler
bu sözler de bu sesler de
bu sözler bu sesler bile
artık anlamlı gelmiyordu ona
bekliyordu
kopya etmek için hemen her zaman hazırdı
çünkü sadece bekliyordu
devam etmek için bekliyordu
ama asıl
beklediği için devam ediyordu
kopya etmek hemen hemen her şeyi bıraktığı için
vazgeçtiği için
bir reflekse dönüşmüştü sadece
içeriyi dışarıya yansıttığı için
tek tek
sevdiği her şeyi sıralıyordu
sevdiği şeylerin sadece onların başkaları için de anlamlı
olabilecek elinde kalanlar olduğunu varsaydığı hayır varsaydığı değil öyle
olduğu için elinde kalan yegane parçacıklar olduğu için öyle olduğunu
varsaydığı için hayır vaysaydığı için değil öyle olduğuna inandığı için tek tek
sıralıyordu
sıralıyor ve bekliyordu
sevdiği şeylerin başkalarının da sevebilecekleri
olasılığına inanmadığı için beklemiyor
beklemenin bir yaşam biçimine dönüşmesinden dolayı
bekliyordu
onların sevdikleriyle kendi sevdiklerinin buluşmasıyla bu
müjdeli buluşmayla artık ilgilenmiyordu
sevdiği her şeyi tek tek sıralıyor
bunun bir anlamı olmadığı için
bu sıralamayı dudaklarını büzerek
yapmacıklığı abartarak
tek tek sıralıyordu
bu onun kendisiyle bırakılan dünyayla başbaşa kalışının
bir ültimatomu gibi
sevdiği şeyleri
yapmacık
tek tek
sıralı
2.11.25
.
.
