.
.
.
Gerçekçi Düşüncenin
Gelişimi
Afşar
Timuçin
De Yayınevi,
1986 Ankara
Bacon ve Hobbes
XVII. Yüzyıl Felsefesine
Giriş: Uscu ve Mekanikçi Yönelimler
XVII. Yüzyılın Genel
Görünümü
117
[Avrupa],
[savaş, sanayi ve ticaret, sömürgecilik], [doğaya ve insana tutkuyla yönelim]
Siyasal bütünleşme çabası
118
[mutlakyönetim,
düşünce özgürlüğü koşullarından yoksunluk]
Toplumsal birlik ve düzen
fikri /matematiğe yöneliş
120
[canlıcılıktan
mekanikçi kavrayışa…] O dönemin başta Galileo Galilei, Descartes, Hobbes,
Gassendi olmak üzere tüm filozofları mekanikçiydiler.
“Felsefe,
gözlerimizin önünde sürekli açık duran o koca kitapta (evrende demek istiyorum)
yazılıdır, önce bu dili anlamayı öğrenmeden, yazıldığı harfleri tanımayı
öğrenmeden anlayamayız onu. Matematiğin diliyle yazılmıştır o. Harfleri de
üçgenler, daireler ve öbür geometrik biçimlerdir. Bunlarsız tek sözü anlama
olanağımız yoktur.” Galileo Galilei
121
[Gassendi]
…
XVII. Yüzyılda atomculuğun en büyük savunucusu Gassendi’dir.
[Aristoteles
felsefesi ile Aristotelesçilik arasındaki ayrım]
123
Algı
nesnel dünyanın öznelde yarattığı imgedir. … algı doğru ya da yanlış da
değildir, o bizim doğru ve yanlış yargılarımızın kaynağıdır.
124
Organik
olmayan maddeden organik olana, canlı maddeden bilinçli maddeye doğru da bir
geçiş söz konusudur. Böylece ruh dediğimiz şey Gassendi’de son derece incelmiş
maddesel bir tözdür.
[Francis Bacon] [1561 - 1626]
128
Bacon,
felsefe uğraşısıyla siyaset mesleğini bağdaştırmaya çalışırken felsefede
eksikli kalmış, siyasette de güçlüklere uğramış bir soyludur.
130
[Bacon’a
göre] Yunan felsefesinde ahlak sorunları, Roma düşüncesinde hukukun üstünlüğü,
Ortaçağ hıristiyan anlayışlarında Tanrı temellendirmesi başlıca yeri almış,
doğayla ilgili konulara pek yer verilmemiştir. Üstelik bütün bu devinimler
insan usunun üstünlüğünü abartarak deneyi neredeyse araştırmanın dışına
çıkarmışlardır.
Bacon’a
göre kesinliklere ancak kuşkudan yola çıkıldığı zaman varılabilir. Buna
karşılık kesinliklerden yola çıktığımız zaman kuşkulu durumlarla karşılaşmamız kaçınılmaz
olur. … Bacon için, kuşkunun getireceği sallantılı durumun sıkıntısına belli
bir süre katlanmayı becerebilmek önemlidir, gerçek anlamda kesinliği bulana
kadar.
131
Bacon,
insan zihniyle doğa arasına kesin bir ayrım koyar.
novum organum
132
[doğa
tarihiyle uygarlık tarihini birbirinden ayırmak gerekir.], [diğerleri: felsefe
ve imgelem bilimi (şiir)].
133
Bilimin
amacı doğayı öğrenerek ya da Bacon’ın deyişiyle doğaya başeğerek doğayı
değiştirmek olmalıdır.
134
İnsan
doğayı incelemeye yönelmeden önce sanılarını ya da önyargılarını yani idola’sını zihninden atmayı bilmelidir.
… [Bacon,] insan doğasının yol açtığı yani insanlık için ortak olan yanılgıları
idola tribus (soy idolleri) olarak
adlandırır.
[idola specus] (mağara idolleri) Kişilik yapımız, eğitimimiz, bulunduğumuz ortam,
sahip olduğumuz ayrıştırma ve benzetme anlayışı bu yanılgıları kolaylaştırır. …
Gündelik konuşmadan, daha çok onun bozulmuş biçimlerinden gelen yanılgıları da idola fori (çarşı idolleri) diye
belirler. Bu yanılgılar sözün düşünceyi etkilemesinden doğarlar yani dilden
kaynaklanırlar (Skolastik düşünce). … Bir de felsefeden ya da felsefe
dizgelerinden gelen yanılgılar vardır; filozof bunları da idola theatri (tiyatro idolleri) diye belirler (Sofistler). [Yazılı
deney önemlidir, belleğimiz bizi her zaman yanıltabilir], [elden geldiğince çok
deney yapılmalıdır]
Böylece
doğaya yönelişimizle bir olgular yığını karşısında kalmış oluruz. Bu olgular
arasından doğa yasalarını süzüp çıkarabilmek için üç tablo yasası’nı kullanmamız gerekir. Birinci tablo olanlar tablosu’dur, burada bir olayın
gerçekleşmesi sırasında ortaya çıkan durumlar gözlemlenir ve saptanır. İkinci
tabloda, olmayanlar tablosu’nda
olayın olmadığı zamanlarda ortaya çıkan benzer olaylar gözlemlenir. Üçüncü
tablo olan dereceler tablosu’nda da
olay değiştikçe ortaya çıkan benzer olaylar belirlenir. Bütün bu çalışmalar tek
tek olaylardan genel bir sonuç çıkarmaya dayanan tümevarım yöntemiyle
gerçekleşir.
Tümevarım
bize olayların özünü ya da Bacon’ın deyişiyle biçimini kavratacaktır. … “Biçim
burada derin bir tözsel gerçekliği, soyut bir kavramla sezilebilir olan ve
göstermeci tasımın tanımından çıkarabileceği özelliklerin zorunlu kaynağı olan
bir gerçekliği belirlemez. Biçim, Bacon’a göre, şey’in kendisidir, ipsissimares’dir, gerçek şey’dir … bu
gerçek biçim tümevarımların kalıntısı gibidir, birçok arındırma işleminden
sonra karninin dibinde kalan kimyasal bir tortuyu andırır” (Thonnard).
136
“Şeylerin
biçimi olan bu kalıntı olgu Bacon^da maddenin belli bir düzenlenişiyle
özdeşleştirilmiştir, Bacon bunu latens
schematismus (örtülü şemacılık) diye adlandırır. Bu şey ortaya çıkarıldığı
zaman gerçek özgül ayrımların belirlenmesiyle, tanıtlamalı olmayan ama özsel
olan gerçek tanımlama yapılabilecektir; böylece şeylerin kurucu yasasına sahip
olunabilecektir… … Aristoteles’in
Tanrı’yı adlandırdığı biçimde doğayı bütünü içinde ‘arı edim’ diye adlandıran
Bacon, biçim’i lex actus puri (arı edimin
yasası) olarak adlandırır. Ancak, doğanın gizlerini söküp çıkarmak zordur; doğa
gözlerimizin önünde sayısız düzenini gerçekleştirir, ama bunu gerçekliği bir
ölçüde bizden gizleyen processus latens’le
(örtülü süreçler) yapar. Bu süreçler etkin
nedenler’dir, bu etkin nedenler geçici olarak yetinmemiz gereken ve özel
fiziğin konusu olan şeylerdir” (Thonnard).
137
Olumculuğa
yönelik olan ama henüz tam anlamında olumcu nitelikler taşımayan Bacon, … olumculuğun temel ilkesi olan ve
elbette çok daha sonra ortaya konulacak olan göreli bilginin dışında bilgi yoktur ilkesiyle tersleşerek mutlak
bilginin peşine düşer…
139
“…
Novum scientiarum organon… Yeni
felsefe bu iskeletin üzerine kuruldu” (Voltaire).
[Thomas Hobbes] [1588 - 1679] … İngilizlerin
gerek düşüncede gerek eylemde siyasete en çok merak salmış filozofudur. …
gelişmekte olan özgürlükçü devinimlere karşı çıkarak mutlakyönetimi savunmuş,
bu yolda başı derde girince yani krala karşı olanların öfkesi karşısında
tutunamaz olunca … [Paris’e gitmiştir].
140
Hobbes,
Bacon deneyciliğiyle Descartes’ın matematiğe dayalı yöntem anlayışını
bağdaştırmaya çalışırken olumculuğun temellerini atmıştır. … Hobbes her şeyden
önce bir doğa filozofudur, bir devinim filozofudur.
141
O,
dış dünyanın insan bedeni üzerindeki etkisini incelerken ses, koku, tad gibi
duyulur niteliklerin eşyanın niteliği olmadığını, öznenin dış etkiyi almasıyla
öznede ortaya çıkan bir oluşum olduğunu bildirir. … O, [dış dünyanın yasalarını
değil], daha çok dış dünyanın algı üzerinde ve zihin üzerinde ne gibi etkilerde
bulunduğunu araştırır.
142
Tanrı'nın
varlığı Hobbes'da nedensellik ilkesine göre kanıtlanır: her nedenin bir nedeni,
o nedenin de bir nedeni vardır; böylece nedenler zincirinde gide gide kendi
dışında bir nedeni bulunmayan Tanrı'ya ulaşırız.
143
…
Hobbes her usavurmayı bir hesaplama olarak, bir toplama ve çıkarma olarak
değerlendirir. Matematikte sayılar, usavurmada adlar geçerlidir. Bu adlar
cisimleri bazı özellikleriyle belirlemektedirler. Bir yargıda bulunmak ya da
bir başka deyişle bir önerme ortaya koymak bir toplama yapmaktır, iki adı
toplamaktır. Bir tasım* ortaya koymak da iki önermeyi toplamaktır. Gösterme de
birçok tasımı toplamaktır. … her felsefe çalışması ya da her bilim çalışması
önermeler, tasımlar, göstermeler çerçevesinde toplama ve çıkarmalar yapmaktan
başka bir şey değildir.
*
[tasım gerçekliği mutlak öngörülen iki varsayımdan
yola çıkarak yeni bir gerçeklik elde etme fiili. özellikle teorik fizik ve
matematik teorilerinde atıp tutmayı meşrulaştıran bilimsel bir kavramdır; iki
(veya daha fazla) öncül ve bir sonuçtan oluşan önermeler bütünü....; aristoteles,
tasımı, kendisinden hareket edilen öncüllerin bilgisel değerine göre dörde
ayırır: 1- tanıtlayıcı tasım: dayandığı öncüller hem ilk, hem de doğrudur. 2-
diyalektik tasım: itibar edilir kaynaklara dayanan öncüller ve bu öncüllerden
yapılan çıkarım. 3- tartışmacı tasım: dayandığı öncüller, kanı* olmadığı halde,
kanıymış gibi görünen tasımdır. 4- yanıltıcı tasım: dayandığı öncüller ne
doğru, ne ilk ne de kanıdır. ilk iki tür tasım, doğru, diğer ikisi yanlış akıl
yürütme araçları olarak kabul edilir. ekşi]
Hobbes,
felsefede ya da bilimde adlardan göstermelere kadar uzanan basamaklı bir yol
izlerken tüm bilimselliği ya da düşünselliği adlar üzerine temellendirmeye
çalışır.
144
Özel
adlar tek bir şeyi belirler: "Ankara"… Genel adlarsa bir bireyler
topluluğunu ortaya koyarlar. "Tava" dediğim zaman bir tavalar
topluluğunu düşünürüm. … Hobes, tam tamına Aristotelesci bir tutum içinde, tek
bir şeye uyan iki adla bir doğru önermenin, tek bir şeye uymayan iki adla bir
yanlış önermenin kurulduğunu bildirir. … bilimsel çalışmada iki ayrı yöntem belirler:
bileştirme ve ayrıştırma yöntemi. Ayrıştırmada deneyden yola çıkarak kavramlar
ve tanımlar belirlenir. Tümdengelim yöntemi de diyebileceğimiz bileştirmede
fikirlerden gerçekliklere doğru ilerlenir. …
Cisimler
arasında sürekli bir etkileşim söz konusudur… bir cismin nitelikleri bir başka
cisimde değişiklikler oluşturur. Bir cisimde bir cismi etkileyen nitelikler
toplamını biz neden diye
adlandırırız. … Her şey evrende gereklere göre düzenlenmiştir. Özgürlük ya da
rastlantı diye bir şey yoktur. Bizim bunları var sayışımız nedenlerden haberli
olmamamızdan gelir.
145
Her
şey cisimsel olduğuna göre ruhumuz da cisimsel olmalıdır [ince yapılı bir şey
olması gerekir]. Ruhumuzun iki tür edimi vardır [biri bilgiyle, diğeri eylemle
ilgilidir]. Bilgi edimi dış nedenlerin duyu organlarımız üzerinde yaptığı
etkiyle başlar. Be etki duyulur nitelikler olarak beyne taşınır ve beyinde
izler olarak yerleşir. Beyin bu izleri sonradan imgelere dönüştürür. İmgeler
bir araya gelerek bir bütün oluştururlar.
[Bilgi
edinmede edilgin olan ruh] dış dünya karşısında etkinliğini eylemle gerçekleştirir.
Eylem bizi toplumsal yaşama bağlar. [toplumsallaşmadan önce bu eylemler
tutkularla gerçekleşiyordu]. Doğal durumdan toplumsal duruma geçmiş olan
insanın eylemleri ahlâki ve siyasal boyutlar kazanmıştır. Hobbes'da siyasal
yaşam her şeyden önce ahlâki bir değer taşır, buna göre ahlâk alanını siyasi
alandan ayırmak olası değildir.
146
Doğal
durumda olsun toplumsal durumda olsun, yaşam temelde insanın bencil
eğilimleriyle koşullanmıştır. Gerçekte insan yaşamında özgecilik* diye bir şey
yoktur.
*
[bir kimsenin başkalarının çıkarları adına kendi çıkarlarından vermesi.
bencillik'in karşıtıdır, ekşi]
Dünyada herkesin birbirinin gözünü oyması da açıkça gösterir bunu. Bencillik gerçekte iyidir …insana dünyadan yararlanma eğilimi kazandırır. … Bencillik insanı yararlıya yöneltirken, yararlıya yöneliş de hukukun temelini oluşturacaktır.
…
bencilliklerin düşünsel güç ve fizik güç açısından eşit durumda bulunan
bireylerce ortaya konuluyor olması insan yaşamını büyük açmazlardan
koruyacaktır.
147
Mutlakyönetim
[Mutlak monarşi] inancı Hobbes'da siyaset felsefesinin temelini kurar. … hükümdara
sonsuz haklar tanıyan mutlakyönetim… [Hükümdar] yasaları yapacak, yasalara
uymayacaktır.
[Toplum
bir toplumsal anlaşma çerçevesinde düzenlenmelidir. Çünkü insan doğal olarak
toplumsallığa uyarlı bir varlık değildir.], [Doğal durumda herkes kendini
korumak isterken hiç kimse korunamayacaktır. İç savaşlar bunu kanıtlar]
.
.
.
.