20 Haziran 2013

G. Deleuze & F. Guattari - Kapitalizm ve Şizofreni I-II

.
.
.
.
.
Kapitalizm ve Şizofreni I (1980)
Göçebebilimi İncelemesi: Savaş Makinası
Gilles Deleuze - Felix Guattari
(Çev. Ali Akay) Bağlam Yayınları 1990 İstanbul

5
"İş gücünü yerleşikleştirmek, saptamak, iş akımının devinimini kurallaştırmak, ona kanal ve su yolları ayırmak, örgüt anlamında loncalar oluşturmak ve gerisi için, zoraki, emek gücünü çağırmak bu yerlerde (angarya) veya yoksulların içinden (yardımseverlik atölyelerinde) işe almak - bu daima bedenin göçebeliğini ve çete serserilerini yenmeyi kendine hedef edinen devletin ilk işlerinden biri olmuştur."

6
Kapitalizm ve Şizofreni arasındaki bağ şudur: Psikanaliz de Kapitalizm de bunalımların sistemidir. Bunalımlar sayesinde yaşarlar. Lucréce'in demiş olduğu gibi, "İktidarların hastalıklı kişilere ihtiyaçları vardır ki, bunlar hastalıklarını sağlıklı kişilere geçirebilsinler" söylemi Kapitalizm için de Psikanaliz için de geçerlidir. ... Deleuze ve Guattari için kapitalizm çelişkilerinden yıkılmaz, tersine çelişki ve bunalımları sayesinde kendini yeniler ve aşar. Bunalımlar sayesinde yaşamını sürdürür. Tıpkı psikanalizin de bunalımlı insanlara gereksinimi olması gibidir bu. Sistemin dışında kalan ise şizofrenidir.

7
... şizofrenler kapitalist sistemin dışında duran ve sisteme boyun eğmeyenlerdir

20
(François Châtelet) Müziği sürekli evinde dinleyen "sesli bir varlık" olması fikrine karşı çıkıyordu: Müzik eylemin kendisidir. ... sadece eylemi üretir; Ne kavramı, ne de yaşanmışı doğrular, ama duygulu Aklın eylemini oluşturur.

21
Resmin düz yüzeyin bir tekniği olmadığı, heykelin üç boyutlu bir mekânın tekniği olmadığı gibi, müzik de zamanın bir ölçülüleşmesi veya oyunu değildir.

Şeyin, fikrin epistemolojik, insanın ve dünyanın antropolojik, maddenin ve tinin varlıkbilimsel farklılıkların ötesinde - kılgısal ilişkileri aydınlatmaya yarayan bilgilerin sistematik olmayan ve birleşik bir bütünün, niceliksel bir fiziğin projesini düşündüm durdum. Halbuki, bana öyle geliyor ki, köklerini téchne'de bulan ve biraz da praxis olan, Aristo'nun anladığı anlamda, yani yarattığının üzerinde değiştirme-taklit etmede, bir eser olarak, sanatın emeği, bu fiziğin ögeleri olan yapay gerçeklikler üretir. Bu araştırmanın içinde, müzikal sanat şu şekilde ayrı durur: doğasında görüntüyle ilgili olan temsiliyeti dışarıda bırakarak ve böylece muhtekir - tasavvur tuzağını aşarak, tanıma gücü ve hazzı olan güçlere sahip olan otomatları kurma işinde çok ileriye gider...

muhtekir vurguncu, spekülatör, rüşvetçi

25
Hint-Avrupa mitologialarının çok kesin çözümlemelerinde Georges Dumezil politik egemenliğin veya hükümdarlığın iki başlı olduğunu gösterdi: büyücü-kralın politik egemenliği, hukukçu-papazın politik egemenliği.

26
Savaşın bu aygıtın (devlet aygıtı) içinde olmadığına dikkat çekilecektir. Yahut devlet, savaş tarafından oluşmayan, bir şiddete sahiptir: Devlet savaşçıları değil, polisi ve gardiyanları kullanır...

27
İlişkilerin haberleşmesi kadar terimlerin ikiliklerini de geçip giden tüm bir kadın-oluş, savaşçının hayvan-oluşu vardır. Her bakımdan, savaş makinası başka bir türdendir, başka bir doğaya sahiptir ve devlet aygıtının kökeninden ayrıdır.

32
Devletin kendisinin savaş makinası yoktur; onu yalnızca askerî kurum şeklinde ele geçirir ve bu ona sorun çıkarır durur.

38
Hayvan sürülerinde bile, şeflik (sistem) en kuvvetli olanı önermeyen, ama içkin ilişkilerin bir dokusu yararına kalıcı iktidarların yerleştirilmesini yasaklayan karışık bir mekanizmadır. (I.S. Bernstein, La dominance sociale chez les primates, 1978)

40
"istekli bir hizmetkârlık" (Clastres)

44
Sırmalı (maden kırığı) veya laminaryalı (deniz yosunlu) akışta bir düz çizgiden onun paraleline doğru gidilemez artık, ama eğrili açılımdan (sapmadan), eğri bir plan üzerinde hava çevrintisinin (kasırga) ve sarmalların oluşumuna doğru gidilir; en küçük açı için en büyük eğinim.

47
Diferansiyel hesap için de doğrudur bu: diferansiyel hesap uzun zaman boyunca bilimsellik dışı bir konum taşıdı. Onu "gotik bir hipotez" olarak suçladılar, kraliyetçi bilim onda uysal bir uzlaşma değeri yahut iyi kurulmuş bir yapıntı değeri tanımaktan öteye gitmedi. Devletin büyük matematikçileri ona daha kapalı bir konum vermeye çalıştılar, ama tam anlamıyla sürekli değişim, geçiş, sonsuzcasına küçük, ayrışıklık, oluş kavramlarını, yani göçebe ve dinamik tüm kavramları elemek şartıyla buna giriştiler ve sıra sayıları için kullanılan ordinal ve statik sivil kuralları ona zorla kabul ettirdiler. Bu hidrolik model için de doğrudur: çünkü şüphesiz devletin kendisinin hidrolik (su mühendisliği) bir bilime ihyiyacı vardır. Bir hareketin bir noktadan başka bir noktaya gitmesini, mekanın kendisinin pürtüklü ve ölçülü olmasını, akışkanın katıya bağlı olmasını ve akımın paralel laminaryacı parçalarla yürürlüğe girmesini zorla kabul ettiren, hava çevrintisini engelleyen kıyılara, kanallara, su yollarına hidrolik gücü buyruk altına almak ihtiyacı olan devlet olduğuna göre bu çok değişik biçimde olmaktadır.



67
Bu seyyar bilimlerin usdışı, giz, büyü dolu girişimlerle daha içli dışlı olduğundan dolayı değildir. Kullanılamayacak kadar eskidiği vakit böyle bir duruma girerler. Ve ayrıca, kraliyetçi bilimler bir sürü papazlık ve büyü işleriyle kaplıdır. Bu iki modelin yarışında asıl ortaya çıkan göçebe veya seyyar bilimlerin bilimi ne bir iktidarı ele geçirmek için ne de özerk bir gelişme için yaptıkları şeydir. Böyle bir şeye olanakları bile olmaz, çünkü tüm işlemlerini sezginin ve inşaatın duygusallık koşullarına, maddenin akımını izlemeye, kaygan mekanı çizmeye ve tamir etmeye sınırlamışlardır.

73
En az bizden daha iyi düşündüğüne göre ve her zaman yeni memurlarını doğurduğuna göre ve insanlar düşünceyi ne kadar az ciddiye alırlarsa o kadar devletin istediği şekilde düşüneceklerine göre, düşünce kendisini ciddiye almamızı düşler.

86
… din mutlak’a inanır. … din devlet aygıtının bir parçasıdır.

100
Sayı ne hesaplama, ne de ölçme aracıdır, o bir yer değiştirme aracıdır.

107
Göçebelerin tarihi olmadığı doğrudur, çünkü onların sadece coğrafyaları vardır.

110
filom botanikte kullanılan bir sözcüktür. Eski Yunan dilinden Batı dillerine girmiştir. Bitkilerin liflerini belirler (Kılçık, fasulye kılçığı vb. gibi) Aynı zamanda bitkisel ve hayvansal şekillerin evrimsel serisidir.


Kapitalizm ve Şizofreni II

Kapma Aygıtı
Gilles Deleuze - Felix Guattari
(Çev. Ali Akay) Bağlam Yayınları 1993 İstanbul


41
… devlet aygıtı sakatlığın ve hatta ölümün gelmesini sağlar. Bunların daha önce olmasına ve insanların sakat ve yaşayan ölü biçiminde doğmasına devletin ihtiyacı vardır. … Sakatlık savaş nedeniyle olur, ama aynı sakatlık emek örgütünün ve devlet aygıtının bir ön koşulu, ve şartıdır (Sadece işçinin doğuştan sakatlığı değil, hatta tek gözlü, veya çolak tiplerinin doğuştan devlet adamı olması buradan ileri gelir). … Tepesindeki kadar tabanında da Devlet aygıtının, önceden olan sakatlara, savaş malullerine, ölü doğanlara, bulaşıcı hastalıklara, körlere ve çolaklara ihtiyacı vardır.

44
Marksist betimlemeyi izlersek: Daha önce soysop yurd kodları olan ilkel tarım cemaatleri üzerinde yükselen Devlet aygıtı; onları üst-kodlayarak, despot bir imparatorun iktidarına boyun eğdirir; bu despot kamu mülkiyetinin tek sahibi, aşkın kişi, stokların ve artık ürünün efendisi, büyük kamu işlerinin örgütleyicisi (artık iş), bürokrasinin ve kamu fonksiyonunun ilk kaynağıdır. Bağın, ilişkinin paradigması budur. Devletin anlamlar rejiminin kendisi işte budur: Üst-kodlama veya imleyen. Bu makinasal bir hizmetçileştirme sistemidir.

46
Bir üretim biçimini yapan Devlet olamaz, ama tersine, Devlet üretimden bir  “biçim” yapar.

57
Kapitalizmle beraber, en azından, uluslararası ekonomik ilişkilerin ve hatta tüm uluslararası ilişkilerin, sosyal formasyonları bağdaşıklaşmaya doğru götürdüğüne itiraz edilebilir. Yıkıma uğrayan ilkel toplumlar ve hatta en son despotik formasyonların düşüşü zikredilebilir. -Örneğin kapitalist zorunluluklara dayanıklılık ve sarsılmazlıkla karşı çıkan Osmanlı İmparatorluğu. Her şeye rağmen bu itirazın sadece kısmî bir önemi vardır. Kapitalizmin bir belitsel oluşturduğu ölçüde (Pazar için üretim yapmak) tüm Devletler ve sosyal formasyonlar gerçekleşme modeli adına eşbiçimli olmaya eğilimlidirler: Merkezileşmiş tek bir dünya pazarı vardır: Kapitalizm. Buna sosyalist adı verilen ülkeler de katılırlar. Öyleyse dünyasal organizasyon, ayrışık şekillderden geçmez, çünkü formasyonların eşbiçimliliğini (isomorphie) sağlar.

84
… kapitalizmin Devlete ihtiyacı olmayan ekonomik bir düzen geliştirdiği söylenebilir. Ve sonuçta, kapitalizm, hem üstün yersizyurtsuzlaşmakta hem de Pazar adına, Devlete karşı savaş çığlıkları atmakta eksik kalmaz.

85
Kapitalizmle birlikte Devletler yok olmaz. Ancak şekil değiştirir, yeni bir yön alırlar.

87
En çeşitli şekillerde adına ulus-Devlet denilen, gerçekleştirme modeli olarak Devlettir. Ve, neticede, ulusların doğuşu birçok yapaylık taşır: Bunlar ilerlemiş veya imparatorlukçu sistemlere, feodaliteye, kentlere karşı mücadele vermekle kalmaz, ama aynı zamanda kendi “azınlıklarını” da ezer, yani adlarına azınlıkçı veya “milliyetçi” denilen görüngüler ki, bunlar içten içe çalışır dururlar ve eski kodların içinde daha fazla özgürlük ortamları bulurlar.

Kısaca millet, devletin boyun eğdirme süreci şeklinde ortaya çıkardığı, modern devletin denk düştüğü kolektif öznelsellik işlemidir. Ulus-Devlet ise, her türlü mümkün çeşidiyle, kapitalist belitin gerçekleştirme modeli haline gelir.

106
Azınlıklar, ulus-devletlerin denetlediği veya boğduğu “milliyetçi” görüngüleri yeniden yaratır.
.
.
.
.
.