.
.
.
Donna
Haraway
Siborg Manifestosu 1991
(Çev.
Osman Akınhay), Agora Kitaplığı, İstanbul, 2006
2
Benim
ironik inancımın, benim dil uzatışımın [özünde] ‘siborg’ imgesi yatar.
Bir
siborg, bir sibernetik organizma, makine ile organizmanın oluşturduğu bir
melez, kurgusal bir yaratık olmanın yanı sıra toplumsal gerçekliğe ait bir
yaratıktır. Toplumsal gerçekliğin karşılığı, canlı toplumsal ilişkilerdir; bu
da bizim en önemli siyasal kurgumuz, dünyayı değiştiren bir kurgudur.
3
(Çağdaş
bilim-kurgu) siborglarla (aynı anda hem hayvan hem de makine olan …
yaratıklarla) doludur.
(Modern
tıp) … ‘organizma’ ile ‘makineler’in çiftleşmiş halleriyle doludur.
4
Yirminci
yüzyılın sonlarına, bizim çağımıza, bu mitik çağa geldiğimizde, hepimizin bir
kimera (Ağzından ateş püsküren mitolojik canavar); makine ile organizmanın
teorik bir zeminde ifade edilen ve fabrikasyon misali uydurulmuş birer melez
olduğumuzu vurgulamak gerekir; kısacası, hepimiz siborguz. Bu siborg bizim
ontolojimizdir; bizim siyasetimizi o şekillendirir. … ‘Batı’nın bilim ve
siyaset geleneklerinde (ırkçı, erkek-egemen kapitalizm geleneği, ilerleme
geleneği, doğayı kültür ürünleri kaynağı olarak sahiplenme geleneği, benliğin
başka benliklerin yansımalarından yeniden üretilmesi geleneği) organizma ile
makine arasındaki ilişki, hep bir sınır muharebesi şeklinde cereyan etmiştir.
Bu türdeki bir sınır muharebesinin paylaşılamayan toprakları da üretim, üreme
ve tahayyüldür. Benim argümanım, sınırların karışmasını sevinçle karşılamakta
ve bu sınırların oluşturulmasında sorumluluk üstlenmektir.
Siborgun
ete kemiğe bürünmüş hali, selamete varma tarihinin (salvation history) dışında bir zamanda yer alır… siborg… farklı bir
baskılama mantığına sahip olan ve hayatta kalmak için mutlaka anlamamız gereken
Ödipal-olmayan anlatılarda cisimleşmiştir.
7
Siborg,
Cennet Bahçesi bilmez; o, çamurdan yapılmamıştır, dolayısıyla toza geri dönmeyi
de düşleyemez. … Siborgların esas derdi, elbette, devlet sosyalizmini bir
tarafa bırakırsak, militarizmin ve patriyarkal kapitalizmin gayri-meşru
evlatları olmalarıdır. … Her şey bir yana, babalarının hayatlarında hiç yeri
yoktur…
(sınırların
çöktüğü üç can alıcı nokta) [1]
Yirminci yüzyılın sonlarına gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri’nin
bilimsel kültüründe insan ile hayvan arasındaki sınırın başından sonuna delik
deşik olduğunun altını çizmek gerekir. … gerek dil aracının kullanılması, gerek
toplumsal davranışlar, gerekse zihinsel olaylar olsun, insan ile hayvan
ayrılığını hakikaten inandırıcı bir şekilde bize gösterecek hiçbir şey yoktur.
Kaldı ki pek çok insan böyle bir ayrım yapma ihtiyacı da duymamaktadır… Son iki
yüzyılı aşkın bir sürede gelişen biyoloji ve evrim teorisi, aynı süreçte bilgi
nesneleri olarak modern organizmalar da üretmiş ve insanlar ile hayvanlar
arasındaki çizgiyi … zayıf bir iz derecesine düşürmüştür.
9
Siborgun
mit halinde göründüğü yer, tam da insan ile hayvan arasındaki sınırın çiğnenip
aşıldığı yerdir.
Sınırların
delinmesiyle … ikinci ayrım [2],
hayvan-insan (organizma) ile makine arasındadır. … Yirminci yüzyılın sonuna
gelindiğinde, makineler doğal olan ile yapıntı (artificial) olan, zihin ile beden, kendi kendini geliştiren şey ile
dıştan tasarlanan şey arasındaki farklılığı ve organizmalar ile makineler
açısından geçerli olabilecek başka bir sürü ayrımı baştan sona belirsiz bir
noktaya getirmiştir. Şöyle ki, bizim makinelerimiz rahatsız edici derecede
canlılık sergilerken, kendimiz ürkütücü derecede atalet içindeyiz.
10
Post-modernist
stratejilerin -benim siborg mitim gibi- sayısız organik bütünü (sözgelimi
şiiri, ilkel kültürü, biyolojik organizmayı) yıkıp parçaladıkları kesinlikle
doğrudur. Kısacası, doğa (bir içgörü kaynağı ve masumiyet vaadi) sayılan şeyin
kesinliği -herhalde sonsuza dek- paramparça edilmiştir.
11
İnsan
ile hayvan arasındaki sınırların delindiğini gösteren üçüncü ayrım [3], … Fiziksel olan ile
fiziksel-olmayan arasındaki sınır bizim gözümüzde çok belirsizdir. Kuantum
teorisi… belirlenimsizlik ilkesi… … Modern makineler, özleri itibariyle
mikro-elektronik cihazlardır: hem her yerde hem de görünmezdirler.
13
Yeni
makineler son derece temiz ve hafiftirler.
14
…
siborg dünyası, insanların hayvanlar ve makinelerle akraba olmaktan
korkmadıkları, yine sürekli parçalı kimlikler taşımaktan ve çelişkili
konumlarda durmaktan çekinmedikleri canlı toplumsal ve bedensel gerçekliklerle
ilgili olabilir.
15
…
cadıları, mühendisleri, ihtiyarları, sapkınları, Hıristiyanları, anneleri ve
Leninistleri devleti silahsızlandırmayı başaracak denli uzun bir süre fiilen
bir arada tutabilecek bir siyasal form inşa etmeyi hedefleyen bir tür siborg
toplumu…
33
Zihin
ile beden, hayvan ile insan, organizma ile makine, kamusal ile özel, doğa ile
kültür, erkekler ile kadınlar, ilkel ile uygar arasındaki ikiliklerin hepsi
ideolojik bakımdan sorunludur.
42
Kapitalizmin
belli başlı üç evresinin (ticari/erken sınai dönem, tekelci evre ve çokuluslu
şirketler aşaması) çerçevesine milliyetçilik, emperyalizm ve çokuluslaşma
bağlantılı olarak (ayrıca, Jameson’ın üç baskın estetik dönem olarak gördüğü
gerçekçilik, modernizm ve post-modernizmi akılda tutarak) baktığımda…
65
Toparlarsak,
bazı ikiliklerin Batı geleneklerinde ısrarla ortadan kalkmadıklarını
gözlemliyoruz; bu ikilikler, kadınların, beyaz ırktan olmayan insanların,
doğanın, işçilerin, hayvanların tahakküm altında tutulma mantığı uygulamaları
(kısacası, ötekiler olarak ‘kurulan’ -ve işlevleri benliğe ayna tutmak olan-
herkesin ve her kesimin tahakküm altına alınması) açısından hep sistemli bir
şekilde var olmuştur. Hep sorun olarak duran bu ikiliklerin başlıcaları
şunlardır: benlik/öteki, zihin/beden, kültür/doğa, erkek/kadın, uygar/ilkel,
gerçeklik/görünüş, bütün/parça, fail/kaynak, yapan/yapılan, etkin/edilgin,
doğru/yanlış, gerçek/yanılsama, tam(kısmi, Tanrı/insan. Benlik, tahakküm
altında olmayan ve bunu, geleceği elinde tutup tahakküm deneyimiyle ‘benliğin
özerkliği’ yalanını ifşa eden öteki sayesinde bilen Bir’dir. Bir olmak özerk
olmak, güçlü olmak, Tanrı olmaktır; fakat Bir olmak, aynı zamanda bir yanılsama
olmak, dolayısıyla ötekiyle bir kıyamet diyalektiğine girmiş olmak demektir.
Öteki olmaksa, açık bir sınırı bulunmadan, aşınmış ve tözsüz haliyle çoğul
olmaktır. Bir çok azdır, fakat iki de çok fazla.
İleri
teknoloji kültürü bu ikiliklere karmaşık ve şaşırtıcı yollarla meydan okur.
İnsan ile makine arasındaki ilişkide yapanın ve yapılanın hangisi olduğu belli
değildir. Pratikleri kodlamaya girişen makinelerde hangisinin zihin, hangisinin
beden olduğu belli değildir.
66
Biyolojik
organizmalar biyotik sistemler, diğerleri gibi iletişim vasıtaları haline
gelmişlerdir. Bizim makineye ve organizmaya, teknik olana ve organik olana dair
formel bilgilerimizde temel, ontolojik bir ayrılık söz konusu değildir.
.
.
.
.